
Songül Başkaya
Tek yol ‘Birliktelik’…
“Tek yol devrim” diye meşhur bir slogan vardır. Doğrudur, sorunları aşmak ve güzel günler görmek için köklü değişiklik, yenilik şarttır. Ancak bunun için önce ‘birliktelik’ gerekir…
Ülkemizin geçtiği şu hassas dönemde de bugün tek ihtiyacımız olan birliktelik ama öyle sözde kalan değil, gerçek birliktelik…
Emperyalizmin geçmişten buyana kullandığı böl-parçala-yönet taktiğinin uygulanmak istendiği ülkemizde, hepimiz uyanık ve duyarlı olmak zorundayız…
Erk sahipleri tehlikenin farkında olmayabilir, tehlikeyi görmezden gelebilir, hatta inkar da edebilir. Hiç önemli değil…
Buna her dönemde rastlanmıştır. Ama tehlikeyi halka anlatmak ve buna karşı bir cephe oluşturmak lazımken kenara çekilmek, sessiz kalmak ya da ses verip görüntü vermemek olmaz, olamaz…
Atatürkçü Düşünce Derneği, kendi imkanlarıyla “Vatan, Cumhuriyet ve Emek” adında bir birlikteliği kurmaya çalışıyor…
Antalya Şubesi bu konuda oldukça yoğun çaba da harcıyor. Ancak kurumlar, kuruluşlar, dernekler, sendikalar herkes bu konuyu ciddiye almak zorunda…
Halkın uyarılması için tehlikenin her yerde anlatılması lazım. Nasıl bir toplum mühendisliği ile ülkemiz uçuruma sürüklenirken ‘Güzel günlerin görüleceği’ vaat ediliyorsa, biz de gerçeği anlatmak için daha çok çabalamalıyız…
Damat Ferit döneminde de “Barışı sağlamak’’ için kurulan Heyet-i Nasiha’yı hatırlatmak ve anlatmak gerekiyor…
Geçmişte Sevr’i millete kabul ettirmek için kurulmuş olan heyetin bugünkü amacı da parçalanmaya giden süreci ‘Barış’ diye yutturmak…
Ortada barış olmadığı, durumun da kötüye gittiği görülürken vatansever herkese düşen görev; ulusal birlikteliğimize, vatanın bütünlüğüne, cumhuriyet değerlerimize sahip çıkmaktır…
Bu konudaki kararlılığımızı her yerde göstermek ve birlik olmak zorundayız…
Ne diyordu, Atatürk Bursa Nutku’nda: “Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.’ diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, ‘Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.’ diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ‘Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.