Eskiden sokağa çıkma yasakları varmış, darbe dönemlerinde. O dönemleri görmedim. Ama nüfus sayımı için sokağa çıkmanın yasak olduğu dönemleri hatırlıyorum…
Sanıyorum bir de sokağa inmenin, yürümenin, protestonun kağıt üzerinde serbest ama fiiliyatta yasak olduğu bu günleri unutmayacağım…
Memur, işçi sokağa inip zamları protesto ediyor, copları yiyor…
Vatandaş, milli bayramlarını Ata’nın huzurunda geçirmek istiyor, tazyikli suları yiyor…
İşçiler, asgari ücrete yapılacak zammı protesto ediyor, ‘organik’ bibergazından nasibini alıyor…
Üniversite öğrencileri, ‘savaşa hayır’ diyor ve hükümetin politikalarını eleştiriyor, cop, tazyikli su, gaz, Allah ne verdiyse yiyor…
‘İleri demokrasi’ nutuklarının atıldığı bir ortamda sokağa her kim inerse pata küte hizaya çekiliyor…
Üstüne de bin bir türlü hakaret ve karalama…
İyi de hani sokağın sesine kulak vermek lazımdı…
Başka ülkelere ahkam kesenlerin, kendi sokaklarını dinlememesi ne tuhaf…
Oysa balkon konuşmalarında oy vermeyenlerin de kucaklanacağı söyleniyordu…
Şimdi ise tartaklanıyor, coplanıyor…
Yetmiyor, ‘terörist’ ilan ediliyor…
İşçi, memur, gazeteci, doktor, öğrenci, öğretmen, akademisyen vs toplumun herkesimi nasibini aldı, hakaretlerden…
Neden, farklı düşündükleri ve düşündüklerini demokratik platformlarda açıkladıkları için…
Şimdi kim mağdur?
Her türlü şiddete maruz kalanlar mı? Yoksa ‘mağdur’ edebiyatı yapanlar mı?
Sokağa çıkmanın yasaklanmaya çalışıldığı, engellendiği ülkemizde, tüm bu çabalara inat halk sokağa inmeye devam ediyor…
İşçiler sokakta…
Öğrenciler sokakta…
Öğretim üyeleri sokakta…
Sayıları 3-5 ya da bin fark etmez…
Önemli olan sokağa inmek…
Çünkü ferman hükümetinse, sokaklar halkın öyle değil mi…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.