
Songül Başkaya
Sitleri bekleyen yeni tehlike…
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerine göre ülkemizde 2014 yılı Haziran ayı itibariyle 12 bin 937 adet tescilli sit alanı var. Türlerine göre en çok sit alanı 12 bin 32 ile arkeolojik sit alanı…
265 Kentsel, 160 tarihi, 32 kentsel arkeolojik sit alanımız var…
448 sit alanı ise diğer kategorisinde değerlendiriliyor…
Gelelim ilimize…
Antalya, 614 sit alanıyla sit alanları açısından Türkiye’nin en zengin kentlerinden. Kentimizde, 573 arkeolojik, 14 kentsel, 1 tarihi, 22 arkeolojik ve doğal, 1 arkeolojik-doğal-tarihi-kentsel, 3 arkeolojik vekentsel sit alanı mevcut…
13 Yıllık AKP iktidarı döneminde uygulanan rant politikalarına karşı vatandaş ve meslek odaları girişimiyle alınan tescillerle sayıları hızla artan sit alanları hükümeti bir kez daha harekete geçirdi…
Pekçok yatırımın (HES, doğalgaz çevrim santrali v.s) yaratacağı tahribatı engellemek adına koruma altına alınan tarihi ve doğal güzelliklerin oluşturduğu sit alanları, sık sık hükümet yetkililerince eleştirilirken meslek odalarını devre dışı bırakacak tedbirlerden, sit alanları ve milli parkları yapılaşmaya açan düzenlemeye kadar pekçok girşimde bulunuldu…
Yeni girişim de ‘hassas alan’ tanımlaması getirerek SİT alanlarının imara açılması ve üzerlerindeki kaçak yapıların kurtarılması…
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Osman İyimaya’nın açıklamalarına göre sit alanları arazide keşif yapılarak yeniden belirlenecek ve statüsü değiştirilerek ‘hassas alan’ ilan edilecek. Bu kapsama girmeyen bölgeler de sit kapsamından çıkarılacak…
Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu’na göre ise amaç sit alanlarında bulunan kaçak yapıların aklanması, rantın ve talanın sit alanlarına doğru evrilmesi…
Bu durumda doğal ya da tarihi bir sit alanı hazırlanacak bir raporla sit kapsamından çıkarılabilir. Misal Kumluca’da Alkır Vadisi. HES’ler tarafından işgal altına alınan, yargı kararları bile tanınmayan Alakır’ı ve tüm sit alanlarını bekleyen yeni tehlike de bu…
Tamamen bürokratlardan oluşturulacak bir komisyon kanalıyla yürütülecek çalışmaların ne derece sağlıklı olabileceğini çok iyi biliyorum…
İl genel meclisi üyeliğim döneminde taş ve maden ocaklarıyla ilgili ‘Olur’ veren kurum çalışmalarının onlarcasının ne kadar sağlıksız olduğuna bizzat şahit oldum…
Kaldı ki şimdiye kadar kıyıları özel şirketlere devreden, doğal sit alanlarını hidroelektrik santralı projelerine açan kararlara imza atanlar da bakanlık yetkilileri ve bürokratlar değil miydi…
Dağ, tepe, orman, vadi, sahil derken sıra sitleri de kökten kazımak sanıyorum…
Bakalım bu girişime muhalafetten ve halktan ne tepki gelecek?
Sadece meslek odaları mı savunacak sitleri, göreceğiz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.