
Aysel Bereke
Sistematik kötülük ve bireysel kötülük
Bütün dünya sanki boğazına kadar kötülüğe batmış gibi gelmiyor mu size de? Bir tarafta yönetimlerin uyguladığı sistematik kötülükler; güç dengesinin olmadığı katliam gibi savaşlar, adaletsiz ve haksız uygulamalar, yasaklarla, hapislerle ve işkencelerle sindirilmeye çalışılan insanlar var. Diğer tarafta da bireysel kötülükte görülen artış; kötülüğü ve işkenceyi “ görev” olarak algılayan, sorgulamayan ve “ emirleri uyguladım, görevimi yaptım!” diyen, içini rahat tutan insanlar! Tıpkı uluslararası mahkemelerde soykırım suçuyla yargılanan Nazi yönetimi askerlerinin hiç bir pişmanlık göstermeden “ emirleri uyguladım “ savunması yapmaları gibi! Kötülüğü görev gibi algılamanın yanı sıra kötülüğü, bile isteye, zevk alarak yapan “ sadist “ insanlar da var!
Hepsi bu kadar da değil tabii; kötülüğe seyirci kalan, sessiz kalan insanlar da kötü! Çünkü kötülük, bu sessiz ve kayıtsız kitleler yüzünden artıyor dünyamızda…Ve ne yazık ki; artık kanıksanıyor!
Peki aslında nedir kötülük derseniz; öyle kolayca tanımlamak mümkün değil tabii. Bunun üzerine kafa yoran, tanımını yapan tarih boyunca araştıran bir çok filozof ve düşünür var. Onlara göre kötülük:
Emanuel Kant: Kötülüğü, bireyin ahlaki yükümlülüklere karşı duyarsızlığından kaynaklanan bir durum olarak görmüştür.
Friedrich Nietzsche: Kötülük kavramını eleştirmiş ve ahlaki değerlere dair geleneksel anlayışları sorgulamıştır.
Hannah Arendt: “ Kötülüğün sıradanlığı “ kavramını öne sürerek, sıradan insanların da, kötü eylemler gerçekleştireceğini belirtmiştir.
Bence “ kötülük” terimi genel olarak, etik ve felsefi tartışmalarda insan doğasıyla ve ahlaki değerlerle ilgili bir kavramdır. Ve aslına bakarsanız her insanın “ kötülük yapabilme “ potansiyeli vardır! Bu, kişinin tutumuna, çevresine ve yaşam koşullarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Hatta bu nedenle bazı sosyal bilimciler ve psikologlar; kötü davranışların sadece bireysel nedenlerden değil, sosyal etkenlerden de etkilendiğini vurgulamaktadır!
Peki insanlar kötülüğe ne zaman karşı koyarlar derseniz; bence acıya ve eziyete uğradıklarında değil, “ insanlıklarından utandıklarında “ isyan ederler. İnsanlar çoğu kez acıya, haksızlığa sanıldığından daha fazla dayanır! Ama insan onuruna dokunduğunuzda, insanlıklarından utanır hale geldiklerinde, artık diz çökmezler! Ayağa kalktıklarında ise, bir daha diz çökmemek için, en az kötüler kadar zalimleşirler.
Mazlumdan zalim yaratan kısır döngü böyle bir sistemle işler maalesef!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.