
Murat Yıldırım
Şirketler ülkeyi talan ediyor, vatandaş ağlıyor
Az önce TV haberlerini izlerken Denizli'de bazı köylerde halkın haykırışlarına, ağlayışlarına, feryatlarına tanık oldum.
İçinde bulunduğumuz yaz gününde bile meyve ve sebzenin ateş pahası olduğu bir dönemde şirketler dozerleri kepçeleri dayamışlar üzüm bağlarına zeytin bahçelerine, zaten perişan durumdaki çiftçi, bu manzara karşısında çırpınıyor, İMDAT!!! Diyor, bir can yeleği, hatta suya düşenin yılana sarıldığı gibi sarılacak bir yılan arıyor adeta.
Sıkça yazılarımda değinmekteyim ki, maden kanunu derhal değiştirilmeli, anayasaya uygun hale revize edilmeli. Zira Anayasamızın vatandaşın, köylümüzün, çiftçi dahil, herkesin her bakımdan korunmasıyla alakalı veciz hükümler mevcuttur. Fakat daha önce birilerinin kafası değişmelidir.
Asla ve asla yatırım düşmanı olmadığımı da yazılarımda sıkça dile getirmekteyim. Yatırımlarda bir kamu yararı varsa o para o yere yatırılmalıdır.
Yatırım işi bir projeye göre olmalı. Projeni hazırlanmasında da konuyla ilgili fizibilite, optimizasyon, mühendislik normlarına uygun mali stokiometre vb. diller deyimler, sözcükler kullanılır, yatırım, ilim bilim ve tekniğe uygun olursa kamu yararından söz edilebilir.
Aksi taktirde siz birileri para kazansın da halk-köylü ne olursa olsun mantığı ile hareket ederseniz, bu dünyada sizden hesap soran olmasa bile yeğmil mahşerde sizden hesap sorulur. Cehennem ateşlerinde cayır cayır yanarsınız. Belki de içinizden bazıları bana “gerici” “batıl inançlı” diyebilir. Olsun...
Kaz Dağları’nda, Erzincan'da, Tunceli’de ve Bergama'da siyanür ve en ağır kimyasallarla altın arama işine ne dersiniz...
Yurdun yedi iklim dört köşesini çam kese böceği gibi saran maden arayıcıları ülke topraklarını; dedelerimiz atalarımız, kan dökerek, can vererek düşmanlardan kurtarmadılar mı? Misakı milliyi oluşturmada binlerce şehit vermedik mi? Peki hal böyle iken kim olduklarını bilmediğimiz birileri dalında üzüm salkımlarının sarktığı, tepelerinde tonlarca zeytinin hasat dönemini beklediği bu mevsimde nasıl oluyor da bu milli değerler, halkımızın ekmek kaynağı iş makinelerinin paletleri altına alınarak ezilip yok ediliyor? Hiç değilse hasat sonu beklenemez miydi? Bu nasıl bir vicdan hadisesidir? Yahu bu memlekette temiz, vicdanıyla bu işin muhasebesini yapacak bir insan da mı kalmadı. Coğrafyamız kan ağlıyor, insanımız can ağlıyor. Açlığa yokluğa terk ediliyorlar. Ne kadar ayıp ne büyük bir sorumsuzluk, yazıktır yazık...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.