Bir kentin dokusuyla bu kadar oynanır, tarihi ve doğal güzellikleri, simgeleri bu kadar yok edilir mi? Çocukluğumun Antalyasındaki birçok tarihi mekan yok edildi, birçoğu ocak ve işletmeler tarafından tahrip edildi, birçoğu da yanlış projelerin kurbanı oldu…
O günlerde kendi kendime isyan etmekten başka bir şey yapamazken, şimdi mesleğim sayesinde en azından bu kıyımları gündeme taşıyıp engel olmaya çalışıyorum…
Tabii her zaman engel olmak mümkün değil. Ancak halkın dikkatini çekmek ve duyarlılık yaratmak da bir kazançtır. En azından geride kalanları kurtarmak adına…
Gerçi bu kazanç bile içimizdeki kızgınlık ve öfkeyi, üzüntüyü dindirmeye yetmiyor…
Birileri ise yaşananları görmüyor, duymuyor, önemsemiyor, üzülmüyor. Hatta göz yumuyor…
Sizi bilmem ama ben çok üzüldüm, Deliktaş olarak da anılan Minicity ve akvaryum arasında bugün dümdüz edilmiş doğal tepeye…
Eskiden bir gazino vardı sanırım. Bir ara da bir kere bile gitmek fırsatı bulamadığım arkadaşımızın lokantası…
Kaktüslerini hatırlıyorum en çok…
Frenk yemişleri kırmızı kırmızı olur, çiçek gibi süslerdi tepeyi…
Şimdi dümdüz edildi…
Niye mi? Bakı tepesi olacakmış! Ya nasıl tepe olacak, tepe yok edildi…
Ha okurumuz Galip Büyükyıldırım’ın da dediği gibi kule dikip seyrettireceklerse ayrı. Ama yine tepe olmaz ki…
Ayrıca tepe yapsalar yeniden ne yazar! Deliktaş artık yok. Resimlerde ve anılarda kaldı…
Tıpkı onlarca simgenin yok edilişi gibi…
En son katliam, Deliktaş ama katliam sürüyor…
Akvaryumun otopark yaptığı ve yapmak için düzelttiği alan, antik kentin yollarını yok etti…
Biz kent merkezindeki antik döneme ait kalıntıların bu şekilde tahrip edilmesine gözlerimizi yummayacağız…
Kıyımı, katliamı yazmaya devam edeceğiz…
Kentin belleğini, simgelerini yok eden, tarihi ve doğal dokuya zarar veren görüp ulaşabildiğimiz tüm konuların takipçisi olmaya devam edeceğiz…
Sizlerle, gelecek nesil adına mücadelemiz devam edecek…
Varsın birileri üç maymunu oynasın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.