CNN Türk‘teki ‘Aykırı Sorular’ programı ile hepimizi ekran başına toplayan gazeteci Enver Aysever’in twitter hesabından duyurduğu olay, ‘İleri demokrasi’ masalları ile halkı uyutmaya çalışan AKP’nin ülkeyi ne kadar vahim bir noktaya getirdiğinin en somut örneklerinden birisi.

Başbakan Erdoğan, hemen her konuşmasında ‘Nereden nereye’ derken, bir anlamda tıpkı kasetler gibi itiraflarda bulunuyor.

Biz dönelim Enver Aysever’in başına gelen o talihsiz olaya.

Aysever,  twitter  hesabından ‘THY bugün bana korkunç bir olay yaşattı’ dedi ve başından gelenleri şöyle aktardı :

“Uçağı kaçırdığım için süren bir konuşmada, görevli kişi tüm bankoların ses kaydının alındığı söyledi.Bilgimiz dışında, gizli fişleme niteliği taşıyan bu durumu mahkemeye taşıyorum. THY bizi dinliyor ve adamlar bunu ulu orta söylüyor”

Olayın daha vahim olan tarafı Türk Hava Yolları(THY) görevlisinin Enver Aysever’e ‘Bir daha THY ile uçamayacaksınız” tehdidinde bulunması.

THY’den yapılan açıklama ile tam bir fiyasko:

“ Ses kaydını sadece bilet satış noktasında yapıyoruz. Sebebi ise sorunların hızlı çözümünü yapmak”

12 yılda ülkeyi ne hale getirdi AKP hükümeti.

Bırakın ayakkabı kutularını, para kasalarını, villa pazarlıklarını, hayatın her alanına yapılan saldırılar ile benliğimizi, kişiliğimizi yitirme noktasına geldik.

Başbakan, seçim meydanlarında, ‘Kimsenin özel hayatına karışmadık, kimseye baskı uygulamadık’ türünden konuşmalar yapıyor.

Tam tersine bu ülkenin genleriyle oynadı AKP iktidarı.

Herkesin izledi, dinledi, fişledi.

Özel hayata doğrudan müdahale etti.

Yediğimize, içtiğimize bir karıştığı gibi, kaç çocuk yapacağımıza bir karar vermeyi kendisinde hak bildi.

Anımsıyorum da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda temsili olarak koltuğa oturan çocuğa Başbakan Erdoğan’ın şu sözleri çok ama çok endişe verici :

“Başbakansın, ister asar, ister kesersin”

Demek ki Başbakan kendisinde bu hakkı görüyor, bu ülkenin insanlarını ümmet olarak görüyor, kendisine itirazsız biat etmesini istiyor.

Tam bir korku imparatorluğu var Türkiye’de.

Yargı ile Başbakan ve Adalet Bakanı’nın gündeminde işliyor.

Kamu kurumları devletin değil de AKP iktidarının bir şubesi haline getirildi.

AKP’den olmayanın yaşama hakkının nerede ise yok olduğu bir süreci yaşıyoruz.

Çıkın Antalya sokaklarına yaklaşan yerel seçimlerle ilgili nabız yoklamaya çalışın.

Göreceksiniz ki bir avuç insan dışında vatandaş görüşünü bile açıklamaktan çekiniyor.

“Dinleniyor muyum, fişleniyor muyum, izleniyorum muyum, başıma kötü bir şey gelir mi, çocuklarımın, ailemin, yakınlarımın başına çorap örülür mü “ korkusu ve endişesi hakim herkeste.

Baskı, tehdit, yıldırma adeta ülkeyi yönetenlerin projesi gibi kullanılıyor.

Biz askeri darbe dönemlerini de gördük, o zaman bile böylesine kuşkucu, ürkek, korkak, gölgesinden çekinen bireyler değildik.

Hepimiz diken üstündeyiz.

Uykularımız kaçıyor, her an kötü bir şey olacakmış hissi bizi yiyip bitiriyor.

Pekala ne yapacağız ?

Çözüm nedir ?

Bu sorular herkesin beynini rahatsız ediyor.

Yanıtı aslında zor değil.

Madem ki halk AKP’yi oylarıyla iktidara getirdi, götürmesini pekala bilir.

Geçmişte yanlış yapana sandıkta tokadı vurmuştu.

22 gün sonra seçim var.

Kendimize, eşimize, çocuğumuza, anne-babamıza, yakınlarımıza, kentimize ve ülkemize sahip çıkacaksak, onları gözümüz gibi korumak gibi bir görevi üstlenmişsek, sandığa gidelim ve AKP’den kurtulalım..

30 Mart yerel seçimleri geleceğimizi kurtarmak için tarihi bir fırsat.

.