Ne derler büyüklerimiz, “Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz”. Ama birileri inatla elinde din ölçer varmış gibi, birilerini dindar, ötekini dinsiz yapmaya çalışıyor. Yaftalamalar cabası…
Bir durun…
Neye göre dindar ve dinsiz olunuyor bakalım…
Bu ayrımı yapmaya kalkanların en temel ölçütü ‘türban’ ya da ‘imam hatip’…
Birine karşıysan bittin…
İkisine karşıysan ruhunuza el Fatiha…
Yapılmayan itham kalmıyor…
Yahu bir durun…
Misal ben anlatayım neye, neden karşı olduğumu…
İnsanların başını örtmesi, beni ilgilendirmez. Benim de ailemde örtülü çoktur. Ama yazma, tülbentle örterler saçlarını. Türban takanımız yoktur…
Zaten belli döneme kadar türbanda yoktu güzel memleketimde…
Şimdi moda oldu. Bana göre birileri tarafından siyasi sembol haline getirildi…
Sonra ‘demokrasi, özgürlük, din iman’ söylemiyle okullara kadar sokuldu…
Küçücük çocukların türbanlanması beni rahatsız ediyor…
Belli bir bilince sahip olduktan sonra kapanabilir ama türban olmasın örtüsü…
Sonra kamuda türbana da sıcak bakamıyorum. Özellikle askeri, emniyet, hukuk alanında…
Şimdi ben neyim…
Bilemezsiniz, zorlamayın…
Gelelim imam hatibe…
Her yer imam hatip yapılmak zorunda mı…
Tabii ihtiyaç akabinde yapılsın…
Ama mevcut ilk okul ve orta okulların içine imam hatip sınıfı açmak nedir?
Bir de ‘Adrese Dayalı Kayıt Sistemi’ dışında bırakılarak…
Burada ya niyet başka…
Ya da gerekli araştırma, inceleme yapılmamış…
Bu durumun öğrencide yaratacağı travmalar düşünülmemiştir, demektir…
Ve en önemlisi de toplumsal hassasiyetler dikkate alınmıyor demek ki…
O nedenle bu anlayışla okulların imam hatipleşmesi de yanlış…
O nedenle dün Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçe sunan velilerin yanındaydım…
O nedenle karşı çıktım bu anlayışa…
Biline…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.