
Songül Başkaya
Kör, sağır, dilsiz mi olalım…
İleri demokrasiyle birlikte artan baskı ve yayılan korku imparatorluğu, basındaki sansür, otosansür, ambargo, tek kutupluluğa gidiş derken adeta kör, sağı, dilsiz olmamız isteniyor…
Toplumun gözü, kulağı, sesi olmamız gerekirken, görmemiz, duymamaız ve konuşmamamız isteniyor. Meslek örgütlerimiz de sağolsun çoğunlukla görmüyor, duymuyor, konuşmuyor…
Ama hakkını yemeyelim tepki koyan da yok değil…
İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü ayaklar altına alınırken, mesleğini icra eden gazeteciler çeşitli karalamalarla cezaevine yollanırken direnen, karşı çıkan meslektaşlarımız ve meslek örgütlerimiz var sağolsun…
Onlara binlerce kez teşekkür ediyorum…
Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Atilla Sertel de bunlardan sadece biri…
Ve bakın katıldığı bir söyleşide basının gelediği, getirildiği tabloya karşı neler söylüyor…
“Başbakan sorgusuz, sualsiz bir gazetecilik istiyor. Oysa ülke olarak en çok soru sorulması gereken bir dönemden geçiyoruz. Gazeteciler olarak yolsuzlukları, hukuksuzlukları sormalıyız” diyor…
“Başbakan’ın iktidarı döneminde başarılı olduğu konulardan biri medyayı şekillendirmekti. Ne yazık ki bu konuda başarılı da oldu. Bugün medyanın büyük bölümü iktidara göre şekillenmiş vaziyette. Günümüzde haberin doğru olup olmadığı çok önemli değil. Önemli olan bu haberlerden Başbakan’ın ne kadar memnun olduğu! Bir kısım medya Başbakan yanlış söylese bile bu yanlışı savunuyor. Böyle yanlı bir tutum içindeler. Bu vahim bir tablo. Öte yandan ülke olarak neredeyse her gün yeni bir yolsuzluk dosyasının açıldığı bu günlerde birçok gazeteci Başbakan’a bu konularda soru bile soramıyor. Çünkü Başbakan soru sorulsun istemiyor! O sorgusuz, sualsiz bir gazetecilik istiyor. Yolsuzluklar, hukuksuzluklar sorulmayacak mı? Ama sorulsun istemiyorlar. Soran gazeteciyi de azarlıyorlar. Toplumun gözü, kulağı olan medyanın önemli bir kısmı ne yazık ki ‘kör, sağır, dilsizi oynuyor.”
Ve sadece Sertel değil, yurtdışından da tablo okunuyor ve yorumlanıyor…
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Birleşmiş Miletler merkez binasında düzenlenen toplantısında bakın neler deniyor…
Basının Türkiye’de baskı ve tehditlerle sindirilmeye çalışıldığı, Erdoğan ve ekibinin medyaya karşı yürüttüğü aşağılayıcı tavırlara devam etmemesi gerektiği, medyaya karşı Erdoğan ile hükümetin önde gelenlerinin yürüttüğü tavrın basın hürriyeti konusunda ülkenin çok tehlikeli bir yola girdiğini gösterdiği, hükümetin gazeteleri ya da televizyonları arayarak direktif vermeyi sonlandırması gerektiği aktarılıyor…
Basının özgür ve korkusuzca işini yapmasının en temel hürriyeti olduğu hatırlatılarak, ‘’Seçilmişlerin medya üzerinde baskı yapması ve yaşanılan sıkıntılı dönemden dolayı çok endişeliyiz. Başbakan Erdoğan bu kötü ve tehlikeli gidişin devam etmemesi için bir an önce çare bulmalı” deniyor…
Evet, çare bulmak şart…
Çare de gerçek demokrasi…
Basın ve ifade özgürlüğünün olduğu demokratik günler için lütfen duyun, görün ve konuşun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.