Son yılların en gerilimli dönemini yaşıyoruz.

Herkes stresli, hepimiz patlamaya hazırız bomba gibiyiz.

Gerilimin azalacağı yönünde sinyal de yok.

Sektörler bazında kaygı ve endişenin boyutları her geçen gün artıyor.

İktidar ve Başbakan Erdoğan’ın kavgası tutumuna, muhalefet liderleri ile kanaat önderleri de katılınca gerilim hayatın her alanında etkili olmaya başladı.

Gerilimin zirveye çıktığının en belirgin kanıtı sağlık kurumlarına başvuruların her geçen gün artış gösteriyor olması.

Uzmanlar, toplumun psikolojisinin ciddi biçimde bozulduğunu, ruhi bunalım içine giren vatandaşların hekimlere başvurduğunu söylüyor.

Bu gerilimli ortamdan etkilenenler arasında iş dünyasının temsilcileri de var.

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası(ATSO)’nun meclis toplantısında yaptığı bir anket çarpıcı sonuçları ortaya çıkardı.

Ankete göre, Antalyalı işadamlarının çok büyük bir bölümü girişim ve yatırım açısından piyasa şartlarını olumsuz buluyor.

Anketin en çarpıcı sonucu ise iş dünyasının siyasi gerilimin en önemli risk olduğu düşüncesinde buluşması.

Ankette işadamlarına 16 soru yöneltildi.

İşadamlarının yüzde 34’ü şirketlerinin geçen yıla göre satış durumunu, ‘daha kötü’, yüzde 11’i ise ‘çok daha kötü’ olduğunu belirtmiş.

Antalyalı işadamlarına göre, satışları etkileyen faktörler yüzde 21 ile maliyet atışı, yüzde 20 ile finansman ve alacak sorunları, yüzde 19 siyasi gerilim, yüzde 17 ise güve kaybı.

Ankete göre son dört ayda çalışan sayısında ise firmaların yüzde 26 gibi ciddi oranında azalma kaydedilirken, yüzde 51'i çalışan sayısını korudu. Yüzde 14'lük kısmında ise artış kaydedildi.

İş dünyasının yüzde 22'si önümüzdeki süreçte çalışan sayısının azalacağını, yüzde 21'i ise artacağını düşünüyor.

Antalyalı işadamları, önümüzdeki aylarda en önemli risk olarak yüzde 33 oranında siyasi gerilimi işaret ediyor.

Bu da iş dünyasında siyasi gerilimin daha da tırmanacağı endişesinin bulunduğunu ortaya koyuyor.

O FOTOĞRAF KİMLERİ UTANDIRACAK ?

Salim Uzun’un Hürriyet Gazetesi’ndeki haberi ve haberi besleyen fotoğraf bir ibret vesikası.

İbret vesikası olduğu kadar da bir utanç belgesi olarak kabul edilmeli.

Antalya’nın hemen burnunun dibinde,  dünyaca ünlü Konyaaltı sahiline sadece 4 kilometre uzaklıkta bir doğa cinayeti işleniyor.

Antalya’nın tabloları gölgede bırakan o doyumsuz güzelliğini besleyen Üzümcek Dağı’nı Azeri asıllı Rus işadamının işlettiği taş ve kum ocağı param parça etmiş, o görkemli dağ adeta kelleşmiş.

Ocakta patlatılan dinamitler gürültü kirliliği yaparken, doğaya verdiği zarar anlatmakla bitmeyecek kadar çok.

Tarım ve turizm ocaklar sayesinde anormal ölçülende darbe yiyor.

Son yıllarda Antalya’nın baş belası olan maden ocaklarının Antalya gibi Türkiye’nim vizyon kentinde doğa cinayetlerine neden oluyor.

Adamlar rahat, “Biz tamamen yasal işletmeyiz, yetkili kurumlardan aldığımız ruhsatlar doğrultusunda ticaret yapıyoruz. Bunu dışında söyleyecek bi sözümüz yok” diyorlar.

Buradan sormak istiyorum ?

Bu kentin yönetenler bu cinayete seyirci kalmaya devam edecekler mi ?

O ocağa ve diğer maden ocaklarına ruhsat verenler huzurlu mu ?

Başlarını yastığa gönül rahatlığıyla koyuyorlar mı ?

Pekala bizim ‘cici çevreciler’ nerede ?

Diyor ki ocağın yanı başındaki Hurma Mahallesi’nin sakinlerinden Metin Çelik :

“Önce dev makinelerle ağaçları kesiyor, sonra ise dinamitler patlamaya başlıyor. Sahile 4-5 kilometre uzaklıkta bunlar yapılabiliyorsa bu ülkede ne çevreci, ne de doğayı koruyan kurum ve kuruluşlar kalmamış demektir”

Sizi bilmem ama hem çevreyi korumakla yükümlü kamu kurumları, hem de çevreciler bu cinayete de seyirci kalacak.

Birileri spor olsun, dostlar ayış verişte görsün  diye açıklama yapacak, beyaz camda bülbül gibi şakıyacak, sonra da kulağının üzerine yatacak..

Doğa sevgisi sözde değil, özde olmalı.