Diktatörler

Dünya tarihi boyunca “insanlık”; hiç bir şeyden çekmedi, diktatörlerden çektiği kadar! Almanya’da Adolf Hitler, İtalya’da Benito Mussolini, İspanya’da Francisco Franco, Kamboçya’da Pol Pot, Irak’ta Saddam Hüseyin, Mısır’da Hüsnü Mübarek, Rusya’da Josef Stalin, Portekiz’de Antonio de Oliveira Salazar, Şili’de Augusto Jose Ramon Pinochet benim ilk aklıma gelen isimler! Bunların yüzünden, bütün dünyamız kana bulandı! Savaşlar çıkardılar, milyonlarca insanın ölümüne, milyonlarcasının sakat kalmasına yol açtılar. Şehirleri, ülkeleri yaktılar yıktılar! Milyonlarca çocuk ve gencin hayatlarından çaldılar. Çocuklar öksüz ve yetim kaldı! Savaşın getirdiği ekonomik yıkım, yıllarca insanlara yoksulluğu yaşattı!

 

Çoğu seçimle gelmişti, ama gitmeyi hiç düşünmemişlerdi! Peki yaşanan bunca acılara rağmen, insanlık, dersini aldı mı? Hayır, ne yazık ki almadı! “Tarih, tekerrürden ibarettir.” Sözünü doğrularcasına, dünya üzerinde hala, diktatörler ve onlara özenenler var! Elinde dünyayı yok edecek atom bombası ve ölümcül füzeleri olan bir Kuzey Kore diktatörü Kim Jong Un var mesela! Geçenlerde yardımcısı olan kız kardeşi Kim Yo Jong, bütün dünyayı tehdit etti pervasızca!

 

O ve benzerleri, bir gün dünyanın ve insanlığın sonunu getirecekler diye çok korkuyorum. Umarım böyle olmaz! Aynı acılar yeniden yaşanmaz!

 

Size iki tane diktatör fıkrası yazdım. Hep korkulan bu adamlara, biraz da gülelim istedim.

 

KOKAN KOLTUK

 

“Bir Güney Amerika ülkesinin diktatörü, vakti zamanı gelince öbür dünyayı boylamış.

 

Cehennemde zebaniler sormuşlar:

 

_ Politikaya neden girdin?

 

_ En tatlı, en kolay, en kıyak para orada var da ondan!

 

_ Tamam da… Paraları kazanıp dünyalığını yaptıktan sonra niye devam ettin?

 

_ Sonra da tabii ki paçayı kurtarmak için devam ettim! Oturduğum koltuk, kalktığımda her tarafa koku yayacaktı.”

 

GENCİN SON KONUŞMASI

 

“Şili diktatörü Pinochet, bir gün kılık değiştirip sinemaya gitmiş.

Salonda yerine oturmuş. Kimse onu tanımamış…

 

Derken ışıklar sönmüş, film başlamış.

 

Filmin bir sahnesinde Pinochet’in görüntüsü gelmiş perdeye. Sinemadaki bütün seyirciler, ayağa kalkıp alkışlamaya ve Pinochet lehinde tezahürata başlamış.

 

Pinochet durumdan gayet memnun, koltuğa yayıldıkça yayılmış. Keyfi yerinde, gururla perdeye bakıyormuş.

 

Yan koltuktaki genç adam, eğilerek Pinochet’in kulağına şunları söylemiş:

 

_ Arkadaşım, salon sivil polis dolu. Bu piç için kendini astırmaya değmez. Ayağa kalk ve sen de alkışla…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aysel Bereke Arşivi

Olağanüstü gündemlerden yorulduk!

04 Eylül 2025 Perşembe 11:04

30 Ağustos Zafer Bayramı

31 Ağustos 2025 Pazar 14:47

“Eski Türkiye” neden özleniyor?

28 Ağustos 2025 Perşembe 10:57

Yoksulluk en çok çocukları vuruyor!

25 Ağustos 2025 Pazartesi 10:54

Siyasetin tanımını değiştirdiler!

21 Ağustos 2025 Perşembe 11:12

Döneklik zor şey!

18 Ağustos 2025 Pazartesi 10:59

Bindik bir alamete…

14 Ağustos 2025 Perşembe 15:47

Sahtekarlık ve usulsüzlük diz boyu!

11 Ağustos 2025 Pazartesi 15:24

Masa da ne var?

07 Ağustos 2025 Perşembe 12:57

Dostları arkadaşları olmalı insanın

04 Ağustos 2025 Pazartesi 11:27