
Songül Başkaya
Bugün 24 Temmuz...
Yayınlanma:
Misak-ı Milli sınırlarını çizen ve Mustafa Kemal Atatürk'ün söylemiyle, ''Türk ulusu aleyhine yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Barış Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş, büyük bir suikastın ortadan kaldırıldığını gösteren belge'' olan Lozan Antlaşması'nın 89. yıldönümü...
Rahmetli Hocam Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı'nın tabiriyle Sevr'i yırtan, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu niteliğindeki Lozan'ın yıldönümünde tıpkı geçen yıllarda olduğu gibi Lozan tehdit altında...
Lozan'ın tehdit altında olması Türkiye Cumhuriyeti'nin tehdit altında olması demek...
Lozan'ın tehdit altında olması Misak-ı Milli sınırlarının tehdit altında olması demek...
Milli birlik ve bütünlüğümüzün tehlikede olması demek...
Bu tehdit her zaman olduğu gibi dış kaynaklı ama yine yerli aktörler işbaşında...
Üstelik Lozan'ı geçersiz kalacak hamlelerin çoğu da içimizden atılıyor...
1999'da ve 2004'te Anayasa'da yapılan değişikliklerle Lozan ihlali yapılmıştı, zaten. Şimdi daha da ileri adımlara hazırlanılıyor...
O nedenle millet olarak bugün Lozan'ın kazanımlarını korumaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var...
Silkinip, dirilme, bir olma, birlik olma zamanı...
Yeniden Kuvay-i Milliye zamanı...
Şöyle bir bakın...
Kurtuluş Savaşı öncesinde Anadolu'da misyoner okulları kuran, misyonerleri Ermeni ve Rum toplulukları üzerinde ayrılıkçı siyaset yapan ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş Başkanı olmakla övünüyor, bugün ülkemizi yönetenler...
Lozan Konferansı'nda Ermeni Yurdu Projesi öneren, devlet başkanları Ermeni devleti kurdurmak için çabalayanların taşeronluğunu yapıyorlar...
'Komşularla sıfır sorun' derken, komşularla savaşın kapısına dayandık...
Yeni anayasa dayatmalarıyla rejim değişikliğine kadar gidecek adımlar atılıyor...
Dünya halklarının katili olanların savaş gemisi, bugün komşumuza gözdağı için sularımıza giriyor, limanımızda kalıyor. Bunu protesto eden ve 2003'te askerimizin başına çuval geçirenlerden bunu hesabını sormak isteyenler suçlanıyor...
Ne diyordu, M. Kemal Atatürk, Gençliğe Hitabe'de...
''...Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet fakrü zarüret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk İstikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!''...
Evet, haydi o zaman vazife başına...
SANSÜR
Bu arada bugün basında sözde sansürün kaldırılışının yıldönümü. Hem de bu tarihe bakarsak 104 yıldır, basın hür...
Güldürmeyin beni...
O nedenle kutlamıyorum, 'sansürün kaldırılışının' yıldönümünü...
Ama sansürün kalktığı, basın mensuplarının yazdıklarından, söylediklerinden dolayı hapse atılmadığı bir Türkiye Cumhuriyeti diliyorum...
Ve tabii tutuklu gazeteci sayısıyla şampiyon olmadığımız, küme düştüğümüz bir ortam...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.