“Nasılsın” diye soranlara “Memleket gibiyim” diyorum. “İyiyim” diyemiyorsunuz ki! Zaten iyi de olamıyorsunuz. Dün de öyleydim. Hepimiz gibi…
İyi olmadığımız, olamadığımız günlerden geçerken zor bir görevi yerine getirdik…
Elbab şehitlerimizden Ali Yılmaz’ı son yolculuğuna uğurladık…
Kepez’deki Uyaroğlu Camii’nde büyük bir kalabalıkla şehidimize tören yapıldı…
Valisinde belediye başkanına, milletvekilinden sivil toplum kuruluşu temsilcilerine çok sayıda kişi vardı…
Burdurlu şehidimizin memleketinden gelen onlarca insan vardı…
Burdur’un siyaset ve iş dünyasından isimleri vardı…
Şehidine üzülen ve onu uğurlamak isteyen binlerce insan…
Herkesin yüzünde üzüntü, gözünde yaş vardı…
Annesi, babası, dayısı, dedesi, nişanlısı ve diğerleri…
Aile param parça perişandı…
Kim anlatabilirdi ki o aileye ve anneye ‘şehitliğin ne kutsal bir mertebe olduğunu’…
Ya da şehit annesi olmanın ‘şerefini’…
Kimse…
Anlatamadı da zaten…
Anne feryat etti…
Dede feryat etti…
Dayı feryat etti…
Gencecik fidanlarımız yanlış politikalar sonucu gönderildiği Elbab’da şehit düşüyor…
Hakkınızı helal etmeyen, şehitlerimiz…
Etmeyin…
Bir yanım işte bu duygularla doluyken, diğer yanımda da Rize’de gerçekleşen saldırıya öfkem vardı…
Adı değiştirilen ve önüne “15 Temmuz Şehitleri” ibaresi getirilen Cumhuriyet Meydanı’ndan düzenleme adı altında sökülen Atatürk Anıtı’nı beni darmadağın etti…
Şöyle bir süreçte yeri mi zamanı mı düzenlemenin…
Bir dakika karşı saldırı yapmadan durun…
Olmaz mı…
Nedir derdiniz Atatürk’le, Cumhuriyet’le…
Atatürk’ü kaldırıp bardak dikmeye çalışıp olmayınca da 15 Temmuz Anıtı’na dönmek samimi…
Bırakın artık bunca derdi başımıza bu geri gidişler getirdi…
Yeter!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.