Türkiye’nin turizm gelirlerinin, ülke ekonomisindeki yerini kimse tartışamaz. Turizm geliriyle cari açığın büyük bir oranda kapatıldığı bir ortamda yapmamız gereken sektörün sıkıntılarına eğilmek ve merkezi idare ile yerel yönetimler düzeyinde bu konuyu ele alıp çözümler üretmek…
Turizmdeki politikamızdan, sektör çalışanlarına, yatırımcısından müşterisine kadar her konunun ve aktörün sıkıntılarının ayrı ayrı ele alınıp, analiz edilerek hızla iyileştirilmesi, sorunların aşılması gerekiyor…
Dünyanın en çok ziyaretçi çeken ülkelerinden olmamıza rağmen, turizm gelirinde bu başarıyı yakalayamıyorsak, ziyaretle gelirin doğru orantısını kurmak zorundayız…
Tabii tüm bunları yaparken en önemli meselemiz de çevreye duyarlı turizm tesisleri yaratmak olmak…
Turizm geliri uğruna çevreyi hiçe saymamalıyız…
Milyonluk tesisleri kuruyoruz diye doğayı katletmemeli, suyu israf etmemeliyiz…
Ya da tesislerde maliyeti düşürmek adına doğadan ödün vermemeliyiz…
Niye mi yazıyorum bunları? Turizmcileri kızdırmak için değil elbette. Tek amacım sürdürülebilir turizm…
Eğer bugün denizleri, su kaynaklarını kirletir, SİT alanlarına otel yapar, doğayı katledersek yarın en büyük zararı gelecek nesillere vermekle kalmaz, turizm sektörüne de büyük zarar veririz…
Kaldı ki hatrı sayılır zararlar da veriyoruz…
Dileğim yanlışı daha fazla büyütmeden hatadan dönmemiz…
Akademisyenler de artık yaşananlara isyan eder boyutta…
Üstelik onlar verilerkle, bilimsel anlatımla tabloyu çok da güzel fotoğraflıyorlar…
Ülkemizde Turizm Bakanlığı’nca başlatılan ve çevreye duyarlı tesislere verilen ‘yeşil yıldız’ı alan tesis sayısı sadece 125…
Üstelik bunların 64’ü Antalya’da…
Ama hiçbir otelimiz uluslararası yeşil otel sertifikasına sahip değil…
Bence biraz da bunun üzerine yoğunlaşmalı, hem kaynaklarımızı doğru kullanmalı hem de çevreye duyarlı tesisleri artırmalıyız…
Yani mesele 5 yıldız değil, yeşil yıldız…
Hatta mümkünse yeşil sertifika…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.