İş arkadaşlarınıza, yol arkadaşlarınıza, ailenize çok sinirlediğiniz olur. Vurup, kırıp, yakıp, yıkmak gelir içinizden. Hatta yöneticilere sinirlenip ülkenizi terk etmeyi düşündüğünüz olur. İşte o an durup kendinizi dinlemelisiniz…
Bazen haykırmak, bağırıp çağırmak yerine sessiz kalmak. Ya da doğru zamanı beklemek gerek…
Şimdi isyan ediyoruz, yaşananlara…
Ülke perişan, ekonomi harap, vatandaş bunaldı…
Patlamalar, çatışmalar, şehit haberleri, üzerine eklenen intiharlar…
Tıpkı dün yaşadığımız gibi…
Ailesi Kepez’de oturan ve geçici görevle Nusaybin’e giden özel harekat polisimizi şehit verdik…
Kazım Esmer, vatanı için can verdi…
İçimiz yandı, kavruldu…
Üzerine halde komisyonculuk yapan ve işleri krize giren bir iş adamının intiharı…
Ardı ardına gelen acı…
Zor bir süreçten geçtiğimiz muhakkak…
Siyasette de öyle…
İktidarı da muhalefeti de hatalar yapıyor…
Beklenmeyen açıklamalar, beklenmeyen tepkiler…
Sanıyorum onlar da adımlarını zaman zaman hesap etmiyor…
Ya da öyle işlerine geliyor…
Bir öyle bir böyle diyeni de çileden çıkarıyor vatandaşı…
İşte böyle bir ortamda çekip gitmeden, yakıp yıkmadan doğru kararlar verilmeli…
Bir şeyler yapmalı evet…
Yanlışa, yanlış demeli…
Hatayı önlemeye çalışmalı…
Ama gitmemeli…
Yakmamalı, yıkmamalı…
Ama uyarmalı…
O yüzden biraz sükut…
Şimdi sırası değil, kavganın, küsmenin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.