Onu sat, bunu sat. Satamazsan kat karşılığı ver. Daha da
olmazsa yurtdışı borçlanma. O da yetmezse tahvil çıkar…
Elbette sınırsız ihtiyaç ve talebin olduğu yerlerdir, yerel yönetimlerdir. Bazen ihtiyaçlara cevap bazen de daha fazla yatırım için borçlanabilir ya da gayrimenkul değerlendirmesi yoluna gidilebilir…
Ama gün gelir borç dağı oluşur…
Borcu borçla da kapatamazsınız…
Verilen kredi notlarına güvenmemek lazım. İçinden geçtiğimiz zor koşullarda, Antalya Büyükşehir Belediyemizin 300 milyonluk tahvil ihracı için yetki almasını doğru bulmuyorum…
Yine pek çok borçlanmasını ya da gayrimenkul değerlemesini doğru bulmadığım gibi…
Her birinde farklı gerekçelerim vardı, elbette…
Kiminde kullanılacak yatırımın doğru olmaması…
Kiminde bakanlığın yapması gereken yatırımı Antalya’nın üstlenmesi…
Kiminde de limitlerini bilmediğim bir borçlanmaya ortak olmamak…
Bakın CHP’li geçen dönemin belediye başkanı ve bürokratları hakkında limit dışı borçlanma nedeniyle iddianame hazırlandı…
Tabii bu olayın başka boyutu. Karşı olmanın en basit açıklaması da bence…
Halkımız için kamu yararına yapılan her hizmette her şeyi göze alırız…
Ancak iş başka…
Sürdürülebilir bir borç yönetimi, sağlıklı hizmet akışı iyi bir finans yönetimine bağlıdır…
Bütçe döneminde uyardık. Bütçeyi artırmak önemli değil. Önemli olan hizmet akışını devam ettirecek bütçe yapısını kurmak…
Satmadan savmadan da hizmet yapmak…
Reklam uğruna, seçim yatırımı uğruna bütçeyi şişirmemek, borç yükünü arttırmamak…
700 Milyonu aşan sermaye geliri öngörülen bu bütçede, bunun gerçekleşemeyeceği kaygısı taşıyorum…
Gayrimenkul satışlarıyla hizmet akışının sürdürülemez olduğuna inanıyorum…
Antalyalının hüsrana uğramasını istemem…
Hizmetlerin yarım kalmasını, yatırımların gerçekleşememesini istemem…
Çünkü bir siyasetçi değilim sadede…
Antalyalı bir seçmen, vatandaşım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.