Halen yürürlükte bulunan kıyı kanunumuza göre kıyılarımız halkımızın tapulu mülkü gibidir. Asla işgal edilemez, satılamaz, kiralanamaz, şahıslara ve şirketlere tahsis edilemez. Peki, yürürlükteki yasa ve ilgili içtihatlara göre günümüzde bu konuyla ilgili durum nedir... Bir örnek verilmesi gerekirse; Gazipaşa Kaladran'dan itibaren, Kaş Eşen çayına kadar olan 800 km.lik kıyı şeridimizde (Gazipaşa-Alanya-Konaklı-Avsallar-Manavgat-Side- Kadriye-Serik- Aksu-Kundu-Kemerağzı-Lara-Yat limani-Konyalti-Siçan adası- Küçük ve Büyük Çaltıcak dahil Kemer-Fasilis-Kumluca-Finike-Kaş- Eşen çayı mıntıkası- (Git gidebildiğiniz kadar, Fethiye- Marmaris-Bodrum-devam edelim, Güzel çamli-davutlar-Kuşadası-Pamucak-Selçuk Gümüldür-Seferihisar-Mordoğa-Karaburun-Şifneler-Alaçatı-Çeşme-Güzelbahçe-Narlıdere- İnciraltı İzmir-Karşıyaka-Menemen-Aliağa-Yeni Foça- Eski Foça-Burhaniye ve Çanakkale'ye kadar gidelim. Ötesi Marmara, İstanbul, Karadeniz, Batum'a kadar devamı var.

Ey vatandaş, ey ehli idare mensupları bana delikanlıca, açık yüreklilikle, hatta mertçe söyleyebilir misiniz; " Efendim şurası,yani deniz kıyılarımızdan olan şu yer işgal edilmemiştir. Çorunu çocuğunu, eşini, kızını, dost ve akrabalarını alıp gelin işgal edilmemiş olan yer var" "Ooooh şurada denize girip serinleyelim. Öyle ya biz vatandaşız, bu kıyıyı kullanmak bizim de hakkımız" diyerek nefes alabileceğiniz yer var mı ? soruyorum. Ola ki bizim de bilmediğimiz yani işgal edilmemiş bir yer vardır, söyleyin öğrenelim.

Peki ne demek istiyoruz,hani elimizde bir kıyı kanunu var bir Çevre kanunu var, kanunlarımızın anası bir anayasa var, bitmedi; taraf olduğumuz, Avrupa İnsan hakları evrensel mutabakatımız var, illerimizde Sayın Valilerimizin başkanı olduğu "Insan hakları İl Kurulları" var, Mahalli Çevre Kurulumuz var, Sahil güvenlik kurulumuz ve kurumlarımız var..... Peki nasıl oluyor da, mesela nüfusu beş milyona doğru giden bir dünya kenti Antalya'nın hemen dibindeki Konyaltı ve Lara kıyıları, deviete ve halka rağmen birilerine kiralanabiliyor, Sıcaklığın,neredeyse 45-50 derecelere ulaştığı yaz günlerinde, on binlerce insanımızın konyaltında işgal edilmiş sahillerimizin birkaç metre karelik yerlere sıkıştırılarak adeta üst üste bir et yığını halinde istiflenmesine sebebiyet verilerek insanlarımızı bir dayatmayla karşı karşıya bırakıyorsunuz? Bu doğru bir uyulama midir, ne kadar yasaldır....

Bu konuda aldığınız kararlar, birileriyle yaptığınız sözleşmeler, satış yahut kiralama mutabakatlarını hangi yasanın ana ve ara hükümlerine dayandırılarak gerçekleştiriyorsunuz 6 metre karelik bir büfenin işgaline izin vermeniz gerekirken kıyılarımızda geniş bir kumsala, kıyı bandını yahut geniş çim alanlarını işgal eden şahıs yahut şirketlerin durumunu neden denetlemiyorsunuz? Yüksek kamu yararının korunmasını bilerek ve isteyerek göz ardı etmek suretiyle, (bir halk söyleminden hareketle) halkı değneklemek, birilerini de göyneklemek amacını taşıyan ve de taraflılık arz eden uygulamalar hakkında GLANOS politikası (açıklık ve şeffaflık politikası) neden uygulanmıyor?

Özellikle ve bilhassa kentlerin yönetiminde, her alanda sürdürülebilir kalkınmaya, halkın yaşam kalitesinin yükseltilmesine matuf çalışmaların tezahürü için belediye meclislerinde alınan kararlar ne kadar bilimseldir, halkımızın aalii menfaatlerinin korunması yönünde bu kararlar ne kadar akılcıdır, akıl ve mantıkla uyumludur?

Sonuç olarak; kent ve insan odaklı kararlar alıp uygulayamıyorsanız toplum adina,nöbet değişimlerine, ciddi anlamda yönetim ve yönetişim revizyonlarına ihtiyaç duyulabilir.