Bir tarih yazılıyor, bunu yazanlar sinsi sinsi gülerek bizleri izler iken. Bizler de yeni model tren vagonlarına hayranlık ile bakmakla meşgulüz. İnanılır gibi değil, ama gerçek de tam da bu.
Önceleri George ORWELL, Smuel HUNTINGTON gibi Amerikalı think thank (düşünce kuruluşu) üyelerine yazdırılan, çizdirilen ve oynatılan senaryoların, her gün birisi uygulamaya konulmaktadır.
Dünyada yaşayan insanların yarısının serveti, yine dünyanın en zengin 8 kişisi kadardır (Kaynak: İngiliz yardım kuruluşu OXFAM raporu)
Aynı rapora göre, dünyada ki zengin yüzde 1'in serveti, kalan yüzde 99'un servetine eşittir.
Hal böyle iken siz, biz yani yüzde 99'a, yüzde 1'in dünyanın yönetimini öyle köpeksiz köyde değneksiz dolaşır gibi bizlere ulu orta verecekleri mi düşünüyorsunuz. Eğer öyle ise pek safmışız ya.
Her ekonomik sistem ve üretim araçlarına sahip olanlar, bu dünyanın da yönetimlerine sahip oluyorlar. Bu yeni bir şey değil. Ama kaç kişi bunun farkındayız ki. Bir de her şeyi bilir iken. 
1980'de kan gövdeyi götürüyor diye darbe olmuş, suçlu kim. Siyasiler. Yani, Demirel, Ecevit,, Erbakan, Türkeş, Baykal v.d.
İyi de hırsızın hiç mi suçu yok gibi, siyasilerin, bu yönetim gücünü kullandıkları bir de Devlet Bürokrasisi yok mu? Başbakanlık Müsteşarından, gece bekçisine kadar. Olmaz olur mu hiç. 
EEEE, siyasiler, "siyasi yasaklı" oldular nitekim paşalarca, ama devlet bürokrasisinin en başı Demirel'in Başbakanlık Müsteşarı Turgut ÖZAL ödüllendirilip, Darbe Hükümetine BAŞBAKAN YARDIMCISI yapıldı. Sizce, bu işte bir yanlışlık yok muydu?
Sonra, ABD'den "ekonomiyi kurtarmakla görevli" ya da çıkartacağı ekonomik paketler ile "anamız ağlatacak" Kemal DERVİŞ geldi ve bizden zorla aldığı paralar ile tam takır kasaları doldurdu.
Daha sonra Devletimizin Bahçeli Hükümetinin aklına birden seçim geliyor ve ağır aksak da olsa giden hükümet, birden paramparça oluyor Ve sonrası, HALK OYALAMASI gibi bir seçim ile Recep Tayyip ERDOĞAN, yüzde 35'lik oy oranı ve yüzde 65'lik TBMM Milletvekili temsili ile Parlamentoda. Sonra da, yüzde 51 buçukluk bir itekleme ile CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNDE!..
"Aşk tesadüfleri Sever" filminin konusu Ankara geçer. Bu ne Ankara ise, her şey "tesadüf" ve HALKIMIZ DA ne çok "tesadüfleri sever"miş ya?

Dünya'da bizden başka tesadüfleri seven ülke, millet yok mu?. Gırla. Hem de ne çok. Yunanistan, İspanya, şimdi da Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Seçilecekleri, siyasi arena da kimse bilmiyor ama birden ortaya çıkıyorlar. Ve de koskoca ekonomik, siyasi ilişkiler yumağı Devleti yönetmeye talipler. Gerçekten, aşktan başka, bu dünyanın her şeyine sahip zenginler de ne çok "tesadüfen SEÇİLECEK başkanları SEVİYORLARMIŞ ya! Sizi bilmem ama ben gülmekten kırılıyorum bu olanlara.

Şimdi Türkiye için yeni hedef 2019. İki yılda ne senaryolar okur, ne filmler izleriz bilmem ama.siz yine de gözleriniz dört açın. Allanıp pullanacak, Kayserili deyimi ile, "boyanıp inek diye satılmaya eğilimli o kadar eşek" var iken aramızda, 
Siz yine de lafa değil, gönlünüzün götürdü yere gidin. Kızsanız da, sinirlenseniz de, bu aralar yine birilerinin değirmenini su taşımayacağı belli olan bir SİYASİ, LİNÇ EDİLEMEYE başlandı. 
Halk Oylaması sırasında, "HAYIR " kampanyası için ayak basmadığı yer kalmayan bu siyasiye, bu aralar yine "tu kaka" kampanyaları düzenlenmeye başlandı.

ABD'li Basın İmparatoru MURDOCH amcanın bizde ki yayın kuruluşu FOX'un küçük İsmail'i kampanya öncesi yere göğe sığdıramadığı bu siyasi için, sülale boyu FOX'da görevli bir CHP'li siyasiden etkilendiği söylentileri arasında 180 derece ters döndüğünü söylüyorlar. (Ben izlemiyorum ama Alis Harikalar Diyarında masalını bilirim de. Hani nereye gideceğini bilmiyorsan. Hangi yoldan gitmenin ne önemi var gibi)

Ülkeyi ve milletini sevenler, egolarına esir olmazlar. Akıl bunun için vardır. 2019 için en birleştirici adayın bu siyasi olduğu, sahibinin sesi olan küçük İsmail'in yön değiştirmesinde de belli değil mi?

YİNE DE VAKİT VAR. Bu kadar anlatılandan sonra yine de bir düşünün derim.