Her şeyin başı sağlık..

Yaşadığım diz sorunu nedeniyle ameliyat masasına yatınca, 20 günü aşkın bir süre çok sevdiğim mesleğimden, gazetemden ve sizlerden uzak kaldım.

Çok özledim yazmayı..

Antalya’nın ve ülkenin gündemini izlemeyi, yorumlamayı ve sizlerle paylaşmayı..

Gündeme odaklanmakta zorlanır mıyım endişesini çok fazla duymadığımı vurgulamak isterim..

Geride kalan 20 günde sonuçları üzerinde AKP’lilerin bile kuşkulu olduğu 16 Nisan halk oylaması, Antalya’da alkol yasağı, Akdeniz Üniversitesi’ndeki FETÖ tartışmaları ve doğal olarak CHP’de yaşananlar.

Sizi bilmem ama ben turizm sezonunun başladığı günlerde Antalya’da alkol yasağının gündeme getirilmesini çok yadırgadım..

Anlamsız bir şekilde alkol yasağının gündeme taşınması, Antalya’nın kendi ayağına kurşun sıkma anlamını taşıyor.

Yasağın artçı sarsıntıları  devam ediyor doğal..

Durumu kurtarmak, eleştirileri başka yöne çekme çabaları ne kadar etkili olur, Antalya’ya verdiği zararı ne ölçüde azaltır tartışılır..

Antalya gibi turizmin başkenti olarak bilinen bir kentte alkol yasağının tartışılır olması hem üzücü, hem de çok düşündürücü..

Gündemden düşmeye başladığı süreçte ‘yasak değil düzenleme’ türünden açıklamaları da yadırgamak gerektiğini düşünüyorum.

Gelelim halk oylaması ve sonrasındaki gelişmelere..

Kamuoyu sandıktan ‘hayır’ çıktığı düşüncesinde.

Dahası AKP’lilerin de sonuçtan mutlu olmadıkları gözleniyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisine döndükten sonra teşkilatta değişiklik yapmak amacıyla yetkilendirmesi gözleri AKP Antalya Teşkilatı’na çevirdi.

Antalya’da sandıktan ‘hayır’ çıkması moral bozukluğu yarattığı gibi, olası bir değişim beklentisini de yarattı..

21 Mayıs’ta yapılacak AKP olağanüstü kurultayının ardından Antalya’da değişim rüzgarlarının esmesi de sürpriz olmayacak.

AKP Antalya Teşkilatı kadar AKP’li belediyeler için de değişim beklenebilir..

Tüm bunların yanında CHP’de yaşananlar gündemin zirvesindeki yerini koruyor..

“Türkiye’de tam demokrasi istiyoruz, birinci sınıf demokrasi istiyoruz’ diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘hayır’ oylarının Yüksek Seçim Kurulu(YSK) tarafından çalınması konusunda partinin tutumunu eleştirenleri, ‘kapının önüne koyarım’ tehdidinde bulunması CHP’yi tartışılan parti konumuna bir kez daha getirdi.

Şurası yadsınamaz bir gerçek ki CHP, yüzde 49 hayır oyunu kabullenerek, ‘Hayır Birliği’ne, kimi çevrelere göre ‘Hayır Partisi’ne sırtını döndü..

CHP, 16 Nisan’da Türkiye’de AKP ve MHP Genel Merkezi dışında oluşturulan ortak düşünceye sahip çıkmayarak, Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi kendisine gönül verenleri ‘Tıpış tıpış oy vereceksiniz’ anlayışını sürdürmekte kararlı olduğunu ortaya koydu..

Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal üzerinden açıklamalar yaparak kendisini aklama çabalarının ise parti tabanında moralsizlik yarattığı gözleniyor..

Gerçek şu ki CHP’de futbol takımı tutar gibi parti tutma alışkanlığı sürüyor..

CHP Antalya Örgütü’nde Baykal ve Baykal gibi düşünenleri dışlayan, eleştiri sınırlarını aşıp, hakarete, karalamaya, kamuoyu önünde küçük düşürmeye çalışan kişi ve grupların eski alışkanlarını sürdürmek, birilerine sempatik görünmek adına partilerini yıpratmaya devam etmeleri de dikkat çekici.

CHP’liler Genel Başkan ve genel merkezi şirin görünme isteğiyle yapılanlar, doğal olarak yerel ve yaygın basındaki CHP karşıtlarına gollük pas oldu, onlar da koro halinde CHP’yi hedef tahtasına yerleştirdiler..

Görüldüğü gibi ortam gergin, moraller bozuk..

Bu sıkıntılı süreç nasıl aşılır bilen varsa beri gelsin..