Yolumu kaybettiğimde tıpkı yıldızlara bakıp nereye gideceğini keşfetmeye çalışan gezginler gibi, ben de senin gözlerine baktım. Hep o sevgiyle bakan, ışıl ışıl çocuk gözlerindi benim rehberim. Hala da öyle! Kaybolmuyorum artık! Kaybolmaktan da korkmuyorum! Çünkü gözlerin, rehberim benim.

 

Bu sözler, hem sana bir tanem, hem o güzel torunuma, hem de çocuğu olan herkese;

 

“Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz, bir çocuğun gözlerinin içine bakın; çünkü bir çocuğun, bir yetişkine öğretebileceği her zaman üç şey vardır: Nedensiz yere mutlu olmak, her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak ve elde etmek istediği için, var gücüyle dayatmaktır.”

 

Demiş Paulo Coelho. Doğru değil mi? Aslında bir çocuktan öğrenebileceğimiz ne çok şey var!

 

Bütün ilgili anne_ babalar, bebeklerini büyütürken gözlemlemiştir! Hayata dair ilklerini öğrenirken, gerçekleştirirken; yürürken, konuşurken mesela, nasıl da başarısızlıktan yılmadan, tekrar tekrar denerler. Ta ki; başarana kadar!

 

Bu konuda Laurent Gounell diyor ki;

 

“Bebeklerden öğrenecek çok şeyimiz vardır. Yürümeyi öğrenen bir çocuğa bakın. İlk seferde başardığını mı sanıyorsunuz? Tam ayakta durmaya çalışırken, hop, düşüverir. Acı bir yenilgidir bu, ama yine de derhal yeniden başlar. Yeniden doğrulur, yeniden düşer! Bir bebek yürümeyi öğrenmeden önce, ortalama iki bin kez düşecektir. “

 

Ben oğlumu izledim büyürken, torunumu gözledim. Onlardaki dirence, başarmak için gösterdikleri çabaya ve sabra hayran kaldım. Kendi başarısızlıklarımda çabucak pes edip havlu atardım, vazgeçerdim ama, değiştim. Küçücük çocukların büyük direnci, biraz utandırmıştı beni! Direnmeyi öğrendim. Her yere düştüğümde, yeniden ayağa kalktım, yenilgiyi kabul etmedim, size de tavsiye ederim; işler umduğunuz gibi gitmediğinde, başarısız olduğunuzda, beceremediğinizde, zor hayat koşullarında kaybettiğinizde, haksızlığa uğradığınızda asla vazgeçmeyin direnmekten. Yeniden başlamaktan korkmayın. Umutsuzluğu atın üstünüzden! Evet hayat çoğumuz için kolay değil, bazen gücümüz de, sabrımız da tükeniyor! İşte öyle zamanlarda çocuklarınızın gözlerine bakın! Onların bir şeyi başarabilmek için gösterdikleri olağanüstü çabayı ve bıkmadan usanmadan yeniden, başarana kadar nasıl denediklerini görün. Onlar çok cesurlar! Aslında başlangıçta hepimiz öyleydik sanırım, sonra korkuyu öğrendik ve özgürlüğümüzü kaybettik!

 

“Çocuğa kendiliğinden bir şey yapma özgürlüğü vermemekle, onu korkak bir köle yapıyoruz.” Diyor Montaigne.

 

Keşke yapmasak! Keşke onların, anne ve babalarıyla mutlu ve sağlıklı ortamlarda büyümelerini sağlayabilsek! Çünkü, Dostoyevski’ nin de dediği

gibi;

 

“Çocuk, dünyanın en büyük mutluluğudur! “

Sen de tıpkı baban gibi, doğumunla bizi mutlu ettin Deniz Kaan! Yakında iki yaşına gireceksin. Şimdiden nice yıllara diyorum, benim küçük prensim.