Aslında dünyanın hali belki de her dönemde aynıydı. Bir tarafta ezenler, bir tarafta ezilenler. İsimler değişmiştir ama kader aynıdır, hep…

 

Üreten, çalışan, alnın teriyle geçinmeye çalışan hep darbeler yerken, hak yiyen, yedikçe ve yedirdikçe büyür. Kazanır, kazandırır da…

 

İşte burada hükümet ve politikaları önemlidir. Kimsenin hakkını kimseye yedirmemek mühimdir. Ve hakkını teslim etmek…

 

Bugün ülkemizde üretici, işçi, emekli, öğrenci, esnaf, iş insanı, sanayici vs herkesim dertli. Sadece azınlık mutlu. Onlar da iktidarın nimetlerinden beslenenler…

 

Önümüzde büyük bir kriz bizi bekliyor. Görünen o ki iktidarın umurunda değil. “Ekonominin kitabını yazmakla” övünenlerin neyin kitabını yazdığı belli…

 

Açlık, sefalet, yolsuzluk…

 

Birileri parmağını oynatmadan milyonlar kazanırken, yurttaş ekmeğe muhtaç…

 

Birileri geleceğimiz olan kurumları kapatıp, varlıklarını satarken gençlerimiz işsiz…

 

Onlarca üniversiteden mezun olan yüz binlerce genç asgari ücretle bile iş bulamıyor…

 

Asgari ücret demişken, o da açlık ve sefalet sınırında…

 

Temel gıdaya bile yetecek halde değil, asgari ücret…

 

İktidar ortakları bile asgari ücretin en az 4 bin Lira olması gerektiğini ve işveren üzerindeki vergi yükünün azaltılmasını söylerken iktidar kör, sağır, dilsiz…

 

Evet, durmak, durdurmak lazım bu gidişi…

 

Akıllı politikalar ile durumu düzeltmek mümkün. Kısa vadede büyük değişiklik sağlanamaz belki ama şu israf musluğu bile kesilse nefes alırız…

 

Yandaş firmalara yapılan kolaylıklar yurttaşa yapılsa rahatlarız…

 

Üretim, hayvancılık desteklense, ev içi üretime teşvik ve hibe verilse durum değişir…

 

Ama bunun için son 20 yıllık defteri kapatmak lazım…

 

Çünkü bu defter artık ağır oldu…

 

Yeni bir dönem, halkçı politikalarla tüm sıkıntıları bir anda yok edemez ama hafifletir…

 

Örnek mi, yerel yönetimlere bakın…

 

Sadece tasarrufla bile eksideki bütçesini artıya geçiren başkanlar var…

 

Haydi, sandığa…

 

Çünkü bu sıkıntıyı ancak sandık paklar…