1 Eylül 2014 tarihinde Yeni Adli Yıl başlamış oldu.

 Yargıtay’da her yıl gerçekleştirilen Adli Yıl Açılış Törenine, Başbakan ve Cumhurbaşkanlığına seçilen AKP Genel Başkanlığından hukuken ayrıldığı halde, ruhen ve fiilen bu görevi sürdüren Recep Tayyip Erdoğan ile Yasama ve Yürütmedeki yandaşları ile Yargıdaki taraftarları katılmadı.

Özellikle, Adalet Bakanı’nın törene katılmaması çok dikkat çekici idi.

 Her ne kadar inandırıcı olmayan mazeretlere sığınarak, toplantıya katılmayanların akşamki resepsiyona katılımı, mazeretleri hakkında ikna edici değildi.

 İktidarın Anayasa’ya aykırı olarak, Yasama ve Yargı organlarına yönelik, müdahale ve baskılarının dile getirilmesinden duydukları ve duyacakları rahatsızlık gerçek sebepti.

 Nitekim Yargıtay Başkanı’ndan, Barolar Birliği Başkanına ve Anayasa Mahkemesi Başkanından, diğer konuşmacılara, Yargının Üst Kurullarının Başkanları üstü açık veya kapalı iktidarı ve başını en ayrıntılı biçimde eleştirdiler.

 Eleştiriye tahammülü olmayan ve demokrasi kültür ve edebine sahip olmayan insanların yapacağı biçimde, törene katılmayarak ve yargının sorunlarına bigane kalınması ile gerçekler örtülemez.

  Dikkat çekici biçimde, Deniz Feneri soruşturması ile 17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarında, iktidarın ucu kendine dokunduğu için, müdahalesi sonucu takipsizlik kararları verilmesi, yargıya müdahalenin en açık örneğidir.

Ülkenin tüm kurum ve kuruluşları ile insanlarını değişik nitelemelerle ayrıştıran zihniyet; vahim bir biçimde, Emniyet ve Yargıyı da paralel ve benzeri nitelemelerle ayrıştırmıştır.

Önümüzdeki günlerde yapılacak olan HSYK seçimlerinde bu ayrım net olarak gözlenecektir.

  Adli yıl açılış törenlerinde; eskidende yargı bağımsızlığına vurgu yaparak, siyasetin ve iktidarın yargıya müdahaleleri eleştirilirdi.

O dönemde, gerek Cumhurbaşkanı, gerekse Başbakan ve Bakanlar muhalefet ile birlikte toplantıya katılır, başta Barolar Birliği Başkanı olmak üzere, Yüksek Yargının Başkanlarını Makamlarına yakışır vakar ve sabır ile demokratik nezaketin gerektirdiği tavırla dinlerlerdi.

  Sonuçta, eskiden de (onlara göre eski Türkiye) Yargı bağımsızlığı konusunda sıkıntılar büyüktü.

 Şu anda; Yeni Türkiye’yi yarattığını iddia edenler, Yargı bağımsızlığını bir tarafa bırakarak, Yargının tarafsızlığı gibi ‘kerameti kendilerinden menkul’ bir kavram icat ederek yargıya müdahale etmekte ve güya yargının tarafsızlığını gerçekleştirmektedir!

  Bu düşünceye söylenecek en önemli söz;

 ‘Bağımsızlığı elinden alınan yargı tarafsız olamaz’dır.

  Kendileri ile ilgili veya Yürütme ve Yasama aleyhine verilen kararları, ‘yargı vesayeti’ olarak gösterecek kadar hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti kültüründen yoksun olanların, bu tür toplantılara katılıp, eleştirileri dinlemelerinde kendileri için büyük yarar bulunmaktadır.

Yapılan her eleştiriyi, eskiyi örnek göstererek karşılamaya çalışan zihniyete, yine eskilerin deyimleri ile cevap veriyorum.

Kötü misal emsal olmaz..’

Bir diğeri de, kendilerinin anlayacağı dilden,

                   ‘Batıla kıyas cari olmaz..’

 Yeni Adli Yılın, Yargı bağımsızlığının gerçekleşeceği bir yıl olması dileği ile tüm meslektaşlarıma hayırlı olmasını diliyorum.

 Saygılarımla…