1) Büyük Şehirler kanunu,

2) 4+4+4 dahil, eğitim düzeni ve müfredatındaki yanlışlıklar,

3)Köylerden kentlere göçün engellenmemesi + devasa sığınmacı sorunları,

4) Ara insan gücü yetiştiren okulların kapatılması,

5) Ekonomi yönetimindeki yanlışlığa odaklı, enflasyonun azdırılması,

6) Çevreciliğe yapılan ihanet zinciri,

7) Ulusal enerji politikamızla ilgili bilim dışı yol haritası,

8) Ulusal servet kaynaklarımızın kontrolsüz şekilde özelleştirilmesi.

9) Cumhuriyetimizin temel mirası olan Hıfzıssıhha Enstitülerinin kapatılması,

KONULARIN ANA ÖZETİ:

1) Büyük şehirler kanunuyla köylülerimizle il ve ilçeler arasında irtibat ve istişare koptu. Köy statüsü kaldırılarak kırsal mahallelere indirgendi. Böylece köy kanunu yara aldı. Halkın ana yasal haklarında yapılan kısıtlamalar sonucu kalkınma modelleri değişti.

2) Beyinsel kimliği teşekkül etmemiş durumdaki küçük yaşta çocukların okula alınması, eğitim programlarının sıkça değişikliğe uğratılması, sağlıklı ve kalıcı bir eğitim projesinin uygulanmıyor olması, toplumun kültüre! profilinin düşmesine sebep olmaktadır.

3) 1960’lı yıllarda düşük hızla başlayıp 1970’lı yıllarda artan, bundan sonraki yıllarda pik yapan; köylerden kentlere göç hareketlerine ek olarak; ifade edildiğine göre 20 milyonlara ulaşan yabancı göç ve sığınmacı sorunları; çok yönlü sebepler bazında ülkemizi adeta bir felaketin eşiğine dayamıştır. Bu hususu çoklu ana başlıklar altında ifade etmek mümkündür.

4) Özellikle 1960 lı yıllarda büyük bir hamle ile açılıp eğitim yuvaları haline getirilen ve birçok bölümler içerikli sağlık kolejleri, maliye meslek ve tapu kadastro okulları otelcilik ve turizm okulları, tarım, hayvancılık ve veterinerlik okulları gibi devletimizin kurumlarında ikame edilen ara insan gücü okulları da aynı 1950 yıllarında kapatılan köy enstitüleri gibi kapatıldığından devletçiliğin bağrında, ülkemiz kalkınması açısından ciddi bir yara açılmıştır.

5) Günümüzde halen devam eden yanlış ekonomi politikası nedeniyle, gelir dağılımındaki dengesizlikler, hatalı vergilendirme hukuku, kaynakların yanlış yönetimi, enflasyon ve hayat pahalılığında hiper durum yaratılması, kalkınmamız için köstekleyen prangalardan biridir.

6) Ülkemizde bir çevrecilik katliamı yaşanmaktadır. Kentlere dönük göçlerin de etkisiyle yaşam alanlarımız hava kirliliği, gürültü kirliliği, genel çevre kirliliği, kıyı dinamiğimizin bozulması, karasal kökenli kıyı sularımızın kirlenmesi, havza planlarının yapılmaması, yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarımızın hazin hali, kalkınmamızı engelleyen bir diğer sebeptir.

7) Kamuoyu efkârı umumiyenin de malumudur ki, ülkemizde her alanda yapılan kontrolsüz özelleştirilmeler, ülkemizin kalkınmasını en ağır şekilde temelden etkilemektedir. Şeker fabrikalarımızın, kumaş ve tekstil fabrikalarımızın, hazine arazilerimizin satılması ve özelleştirilmesi, deniz kıyılarımızın ve limanlarımızın özelleştirilmesi, SEKA kağıt fabrikasının satılması, yer altı kaynaklarımızın, madenlerimizin satılması, yahut bir çok alanların kiralanması, Hava alanları, oto yollar, şehir hastaneler köprü ve tüneller için kira ödenmesi.

8) Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve Sağlık Bakanı Refik Saydam'ın eseri olan ve 1930’lu

Yıllarda kurulup insan sağlığı ve insan hayatının sürdürülebilirliği bakımından adeta olmazsa olmaz noktadaki Bölge hıfzıssıhhaları da kapatılan çok öneli kurumların başında gelir.

Kapatılan Hıfzıssıhha enstitüleri ve halk sağlığı laboratuvarları, yiyip içtiğimiz yüzlerce çeşit gıdanın kimyasal zararlarının, mikropların olup olmadığını analiz eden çok kıymetli ve çok hayati bilim kurumlarımızdı. Yumurtanın ve temel gıdamız olan ekmeğin bile sağlık açısından tartışmalı hale geldiği günümüzde tüm bunların hesabını siz yapın ne haldeyiz, kalkınıyor muyuz taktir sizin. Yetmedi, 2000’lı yılların ortasına doğru ülkemizde sayıları binlerce olan, üretim merkezlerinde çalışan sorumlu gıda, kimya ve ziraat mühendisleri isten uzaklaştırıldı. Gıda sektörü takipsiz ve kontrolsüz kalıp rahat ettiler.