
İbrahim Akkaya
Ne mutlu Türküm diyene
Yayınlanma:
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal, 20 Ekim 1927’de çok güvendiği Türk Gençliği’ne hitabesiyle bugün yaşadıklarımızı o yılda görmüştü.
Gerçek şu ki çok zorlu bir süreçten geçiyoruz.
Ergenekon Davası kararları yüreklerimize koca bir ateş düşürdü.
Bu dava Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tasfiye anlamını taşıyor.
Bu dava Türkiye’yi sömürge gibi görmek isteyen ABD’ye boyun eğmeyen yurtseverlerin sesini kesmeyi hedefliyor.
Bu dava Türkiye üzerinde oynanan oyunlara karşı çıkanları cezalandırma amacını gözetiyor.
Bu dava AKP iktidarına muhalefet edenleri cezalandırmakla anlamına geliyor.
Bu dava Türk halkının bağımsızlık özlemine set vurmayı amaçlıyor.
Bu dava ‘ben yaptım oldu, ben söylerim, siz uyarsınız´ dayatmasına prim vermeyenlere gözdağı vermek anlamına geliyor.
Özel yetkili mahkemelerin ne için ve ne amaca hizmet etmeleri amacıyla kurulduğunu ortaya koyuyor.
Artık sözün bittiği yerdeyiz.
Türkiye’yi açık cezaevine çevirme çabasının son ürünü olarak önümüze konuyor bu dava.
Yazacak o kadar çok şey var ki..
Ancak kelimeler düğümleniyor insanın boğazına..
Zindanlarda çürütülmek istenenlerin ve onlardan daha çok acı çeken yakınlarının hangi duygular içinde olduğunu biliyoruz.
Onlar asla yalnız değil.
Bir avuç kalsak da yılmayacağız.
Asla pes etmeyeceğiz.
Elbette bu günlerde geçecek.
Elbette bize bu zulmü yaşatanlar da bir gün gelecek hesap verecek.
Bu ülke kimseye babalarından miras kalmadı.
Halktan büyük güç yok.
Gezi Parkı Direnişi’nde bunu yedi düvele gösterdik.
Sessiz çoğunluğun sesini hafife almayın.
En büyük güvencemiz gençler.
Onlar güçlerini gösterdiler.
Kutsal emanete nasıl sahip çıktıklarını, nasıl koruyup kolladıklarını ispatladılar.
Bu zorlu süreçte Türk Gençliği’nin sorumluluklarının farkında olduğundan en küçük bir şüphemiz yok, olamaz da..
Şöyle diyor Büyük Kurtarıcı Mustafa Kemal, Türk Gençliği’ne Türkiye’yi, Cumhuriyet rejimini, laik düşünceyi, demokrasiyi emanet ederken:
“Ey Türk Gençliği! Birinci görevin, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. Gelecekte bile seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır. Bir gün, bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın durumun olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar hiç uygun olmayan bir durumda kendini gösterebilir. Bağımsızlık ve cumhuriyetini yıkmak isteyecek düşmanlar, dünya tarihinde benzeri görülmemiş bir galibiyetin, bir gücün temsilcisi olabilirler. Zorla veya hile ile kutsal yurdun bütün şehirleri teslim alınmış, bütün işletmeleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesi işgal edilmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha acıklı ve korkunç olanı ise, ülkede iktidara sahip olanlar gaflet, sapkınlık ve hatta ihanet içinde olabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri kişisel çıkarlarını, işgalcilerin siyasi amaçlarıyla birleştirerek düşmanla işbirliği yapabilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezik ve bitkin düşmüş olabilir. Ey Türk geleceğinin evladı! İşte bu durum ve koşullar içinde bile görevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun güç, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
—Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927 “
Ne mutlu Türküm diyene..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.