Galiba evet. Kapitalist sistem her şeyi tükettiği gibi insanlığımızı da tüketti. Yaşamımız monotonlaşırken, ilişkilerimiz yapaylaştı, samimiyetten uzak dostluklar ve arkadaşlıklar doğdu. Faydacılıkla harmanlanan yaşamlar çıktı sonuçta…
Siyasisi, bürokratı, vatandaşı hepimizi bir yerinden kapmaya çalışan bir çarka karşı savaşmazsak, ezilip gideceğiz…
Birçoğu çarka savaş açmak yerine, düzene teslim olmuş durumda…
Öyle ya memleketi kurtarmak ona mı kaldı!
Evet, kaldı…
Böyle diye diye doğamızı, kültürümüzü, özgürlüğümüzü, değerlerimizi, onurumuzu her şeyimizi kaybediyoruz…
Belki çoğunu kaybettik bile…
Kentler rant alanları, ülkeler gelir kapısı olmuş durumda…
Doğamız talan ediliyor, kaynaklarımız sömürülüyor, millet bölünüyor…
Birilerinin derdi cep doldurmak, birilerinin iktidar olmak…
Kimse yaşam alanlarının yok oluşuna ‘dur’ deme niyetinde değil…
Eskiden doğayla baş başa kalmak ve şehrin hengamesinden uzaklaşmak için kaçılan köylerimiz de işgal altında…
Taş ocağı, maden ocağı vs işgal ettiği köylerimizde köylümüz de değerlerini yitiriyor…
Kumluca’nın Alakır Vadisi’ndeki HES mücadelesine bakın…
Bir tarafta HES firmalarından pay alan ve susanlar, bir tarafta doğasına, suyuna, geleceğine sahip çıkmaya çalışanlar…
Hızla ranta kayıyor, kaydırılıyor vatandaş…
Son örneği HES karşıtı mücadelenin öncülerinden, doğayla baş başa yaşamı seçen Elif ve minik kızına yapılan…
Başını sokacak ev yapmak için yer ararken, “Gel boş arsama ev yap” diyen gönlü büyük köylü kadın, bir anda Cumhuriyet Savcılığı’na şikayette bulunuyor…
Benim tertemiz, pırıl pırıl köylüme bile bulaşan bu hastalığı biran önce atmalıyız…
Çarkın dişleri arasında yok olup gitmek yerine, savaşmalıyız düzene karşı…
Doğamıza, kimliğimize, özgürlüğümüze, değerlerimize, ülkemize vs sahip çıkmalıyız…
Tabii insanlığımızı da…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.