Gezi Parkı Direnişi, iktidarın yurttaşın sesine kulak
kapaması sonrası başlayan bir çevre hareketinin, özgürlük arama ve hak
mücadelesinde ses yükseltme alanına döndü. Gezi, adalet oldu, hak oldu,
özgürlük oldu…
Tek isteği vardı, Gezi’de
yurttaşın, iktidara sesini duyurmak…
O sesi duyurmak için verilen
mücadelede çok kayıplar oldu. Gereksiz çatışmalar, saldırılar, orantısız güç
kullanımı…
Oysa, yaşamak ve yaşatmak için
mücadeleydi Gezi…
İnsanca yaşam, yeşile saygı, insana saygı…
‘Ben dedim oldu’
mantığından vazgeçmek yerine hala gençle, kadınla, gazeteciyle, akademisyenle,
aydınla kavga var…
Ocu, bucu, şucu…
Ayrıştırma, kin ve nefret dili artık katlanabilir seviyeleri çoktan
aştı…
İktidarı muhalefeti kirli ve ayrıştırıcı dilden arınmak,
kucaklayıcı bir dil dönüşümü sağlamaya yönelik adım atmalı…
Ama nerde…
Şiddet her yerde….
Dün İstanbul’da Gezi afişini köprüden sallandıran TİP’li
milletvekillerine bile şiddet uygulandı…
Milletvekillerinin bile yasal haklarını kullanamadığı, kullandırılmadığı
bir ortamdayız…
Türkiye’nin en dişli
kadın siyasetçilerinden Canan Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezası ve Gezi’nin
yıldönümünde Silivri’ye gönderilişi…
Nerden baksanız durum acı…
Bir kadın, anne,
yurttaş, gazeteci, yönetici, iş insanı, aktivist nerden bakarsam bakayım zor…
Gençliğin umudunu çalan bu
anlayışın değişmesi gerekiyor…
Ülkede sadece ekonomik kriz yok…
Demokrasi, krizde…
Sağlık, krizde…
Basın, komada…
Özgürlükler, rafa kalktı…
O yüzden demokratik ve çağdaş Türkiye için direnmeye ve mücadeleye
devam…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.