Değişen şartlara uyum sağlamak amacıyla yapılması gereken düzenlemelere diyecek sözüm olamaz. Ancak atılması gereken adımlar atılmayıp, belli düşünce kalıplarına hizmet eden kararlarla gençlik dönüştürülmeye çalışılıp, adına da reform denilince çıldırıyor insan…

Milli eğitim sitemini delik deşik eden kararları bir hatırlayın…

Andımız’ın kaldırılması, lisede evliliğe onay, 4+4+4 sistemi, haremlik-selamlık düzene geçişin provaları, kızların etek boyuyla uğraşmamak için getirilen pantolon uygulaması, öğrencilere yaklaşma mesafesinin müdürlerce planlanması, okul kitaplarından Atatürk’ün çıkarılması, milli bayram kutlamalarının halktan koparılması, bayramları itibarsızlaştırma girişimleri vs…

Tüm bunlara siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, halk ve gençlik büyük tepki gösterdi. Ama püskürtemedi tepkiler, adımları…

Gezi Parkı olaylarına kadar…

Son yılların en büyük sokak eylemlerine sahne olan olaylarda, gençliğin gücü görüldü…

Ardından 17 Aralık sürecinde ve devam eden olaylarda…

Gençler, sokaklardaydı artık…

Korkmuyorlardı, sıkılan bibergazından, tazyikli sudan, coptan, darptan…

Aksine sıkılan gazlar arttıkça, yaralananlar, şehit düşenler çoğaldıkça yani baskı ve zulüm arttıkça daha da gözükara oluyorlardı…

Nitekim işte ortada…

Hapse de atılsalar, sosyal medya üzerinde yazdıkları için dava da edilseler, eyleme katıldıkları için sorgulansalar da korkmuyorlar artık…

Ama birileri korkuyor…

İktidar, gençlikten öyle korkmuş ki okullara müfettişler saldı, şimdi de…

Sanıyorlar ki okullarda siyaset yapılıyor, öğrenciler sokağa salınıyor…

Hayır, okullarda siyaset yapılmıyor. Ama öğrenciler Atasını, tarihini okudukça ve anladıkça daha çok bileniyor, sizlere…

O yüzden, okul ve dershaneleri dolaşıp eğitim kadrolarını ve öğrencileri tedirgin etseniz de korkmayacaklar sizden…

Yine korkutamayacaksınız…

Aksine daha çok bilenecekler…

Ve daha çok sokağa çıkacaklar…

Çünkü sizi korkuttuklarını biliyorlar…

Siz de biliyorsunuz, korkunun ecele faydasının olmadığını…