Yıllardır eylemlerin içindeyiz. Hem gazeteci hem siyasetçi hem vatandaş olarak pek çok eyleme katıldım. Katıldığım eylemlere baktığımda hep kadın var, temelinde…
Taş ve maden ocakları ormanları, tarım alanlarını yok eder, harap eder. Eylem olur, kadınlar ayaklanır…
Hidroelektrik santrali için derelerin özgür akan suları, borulara hapsedilir, bölgenin flora ve faunası zarar görür. Yine kadınlar ayaklanır…
Zamlar, hükümetin yolsuzlukları, hayvan hakları, çevre, taşeron işçilerin eylemleri hep bakın kadınlar var…
Daha geçtiğimiz günlerde Phaselis için yapılan eylemi yine kadınlar örgütledi…
Ve dün…
Kadınlar, yine eylemdeydi, alandaydı…
Ama bu kez, yalnızdılar…
Çünkü konu kadına yönelik şiddet, çocuk gelinlerin önlenmesi ve sorunları çözmeyip büyüten yanlış politikalardı…
Keşke onlara destek veren erkekler de olsaydı…
Ama yoktular…
Davetli olup olmadıkları mühim değil. Açıkhavada yapılan basın açıklamasına destek olmak isteseler olurlardı…
Ama destek vermediler…
Sorunun sadece kadınları ilgilendirmediği ama sorunun kadınların yaşama hakkını elinden alan bir insan hakları ihlali olduğunu düşündüğümüzde, daha çok sahip çıkılması gereken bir eylem olduğunu düşünüyorum…
Çünkü onlar, hayatı paylaştığımız anamız, bacımız, kardeşimiz, kızımız…
Nasıl ki hayatı paylaşıyorsak ve onlar hayatımızın her alanında bize destek olmakla kalmayıp alanlarda da bizi yalnız bırakmıyorsa, biz de onları alanlarda yalnız bırakmayalım…
Sadece alanlarda da değil, davalarında da yalnız bırakmayalım…
Biliyorum, yıkılacak bu anlayış da yavaş yavaş…
8 Mart’larda, 25 Kasım’larda daha çok erkek, destek verecek bizlere…
Tıpkı bizim onları yalnız bırakmadığımız gibi…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.