
İbrahim Akkaya
Biz bu filmi çok gördük…
Turizm sezonu yaklaşırken Antalya’da ilginç gelişmeler oluyor..
Sezona çeyrek kala turizmciler feryat etmeye başladı..
Feryadın nedeni iki zam..
Zamların biri içki ruhsatlarına,
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu(TAPDK) içki ruhsatlarına yüzde 300 zam yaptığını açıkladı..
Antalya Büyükşehir Belediyesi kuruluşu ASAT’ta suya yüzde 77 oranında zamk yaptı..
Turizmci bu iki zamla ayağa kalktı..
Neymiş efendim Rusya krizi yüzünden sıkıntılı bir dönem geçiriliyormuş, kriz dönemi sonuna kadar bu zamlar geriye çekilmeliymiş..
Sen Antalya’nın denizini, havasını, suyunu kullan, belediyelerini çöpçü konumuna düşür, elektrik ve indirimli su kullan, vergini bile Antalya’da ödeme ondan sonra da kriz edebiyatı yap.
Bir ara turizm firmalarının vergilerini Antalya’da ödemeleri konusunda yasa teklifi hazırlandı, turizm lobisi isyan etti, hükümete gözdağı verdi, yasa teklifi Meclis’e bile getirilemedi..
Daha doğrusu hiçbir parti ve milletvekili cesaret edemedi..
Sürekli ağlıyor arkadaşlar..
Daha çok taviz, sürekli taviz istiyorlar..
Elektriği suyu indirimli kullanmalarına rağmen parasını da düzenli ödemiyorlar.
İcra yoluyla satışı gündemde olan ve ‘Altın varaklı otel’ olarak da bilinen Mardan Oteli’nin elektriği birkaç kez kesildi..
Parasını ödemedikleri halde bir yolunu bulup açtırdılar, bu işin içinde siyasiler de var, bürokratlar da..
Vatandaş elektrik parasını bir gün geciktirse, iktidardan torpilli CLK Akdeniz şak diye keser, açma, kapama parasını da faturaya eklemeyi ihmal etmez.
İçme suyunda da durum farksız..
Dostlar alış verişte görsün türünden ASAT’a abone olurlar, parayı ya ödemezler, ya da geciktirirler, yasak olduğu halde kuyu suyu kullanırlar, denetim olduğunda ise araya hatırlı kişileri sokup paçayı sıyırırlar.
Antalyalı vatandaş su parasını ödemeyi geciktirince ASAT hemen kesmeye gelir, elektrikte olduğu gibi açma kapama ücretini de faturaya yansıtır..
Dönelim yeniden turizmcilere..
Antalya’nın kaynaklarını kullanırlar, Antalya’ya bir kuruş katkıları olmaz..
Sırça köşklerde otururlar, Antalyalıları küçümser, hor görürler..
Asgari ücretle insanları köle gibi 20 saat çalıştırır, hakkını aramaya, sendikalı olmaya kalkıştı mı kapanın önüne koyarlar.
‘Her şey dahil’ diye bir saçma yöntem uygular, yabancılara uçak parasını dahil olmak üzere komik rakamlarla yatak satarlar, yerli turiste ise ateş pahası fatura çıkarırlar.
Hem hizmetin kalitesinden söz ederler, hem de kuzey ve balkan ülkelerinden boğaz tokluğuna çalışan eleman getirir, yıllarını sektöre vermiş olanlara kapıyı gösterirler..
‘Taşeron’ sistemini en çok benimseyen sektördür turizm..
Sektörün son yıllardaki gözdesi ise Suriyeliler oldu..
Pek çoğu asgari ücretin çok altında parayla çalışarak, turizm emekçisinin ekmeğine engel oluyor..
Sonuç olarak biz bu filmi çok gördük..
Her sezon öncesinde ve sonrasında turizmciler ağlamaya başlar..
Ülkeye döviz getirdiklerini her koşulda söyleyerek kendilerine her zaman ayrıcalıklı davranılmasını isterler..
Doymaz bilmezler..
Oysa tesislerinin olduğu bölge tahsislidir, tesis yapmak için devlet bankaları düşük faizli kredi de verirler, ona bile ödemezler ama ağlamaya devam ederler..
Antalya’ya, Antalyalılara karşı biraz ayıp olmuyor mu ?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.