
İbrahim Akkaya
Bir maç keyfimiz vardı !
Tatil bitti Spor Toto Süper Ligi hafta sonunda başlıyor.
Başlıyor da sıkıntı da beraberinde geliyor.
Sürekli kan kaybına uğrayan ve her mekanda protesto edilen AKP hükümeti, yasaklar zincirine tezahüratı da ekledi..
Türkiye’de artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gösteren Gezi Parkı Direnişi’nden çok fazla ürken hükümet, sporda şiddeti bahane ederek tribünlere tezahürat yasağını getiriyor.
Lafa geldi mi ‘spora siyaset karıştırılmasın’ diyenler, futbola siyasetin çoktan karıştırdılar bile..
Radikal söylemleri ile bilinen Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, yeni sezon öncesi taraftarlara tehdit dolu mesajlar göndermekten geri durmadı.
Gezi Parkı olayları üzerinden futbol seyircisini resmen tehdit eden Bakan Kılıç, ‘Stadyumları şiddetin, siyasi gösterilerin merkezi haline getirenler hukuki bedelini öder’ diyor.
Bu sözler hükümetin halkından korktuğunu ortaya koyuyor.
Asıl sorun da burada olsa gerek.
Tehditten sadece futbol seyircisi değil, kulüpler de nasibini alıyor.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, statlardaki tansiyonun artması halinde bunun bedelini kulüplerin ağır şekilde ödeyeceğini söylüyor.
Yani, “Seyirciniz hükümet aleyhinde tezahürat yapar, pankart açarsa bedelini size pahalıya ödetirim”
Yeni sezonla birlikte bir de ‘elektronik bilet’ uygulaması geliyor.
Yatak odamızı bile dinleyen ve izleyen hükümet, elektronik bilet uygulaması ile çok iyi becerdiği fişleme işinin alanını genişletmeyi amaçlıyor.
Bakınız neler söylüyor Bakan Kılıç:
“Futbol taraftarı arasına siyasi nifak sokanlar, bedelini öder. Kanunda bedeli neyse. Stadyumlar siyaset yeri değil. Kaldı ki, kulüp başkanı ve yöneticilerinin bilgisi dışında bu tür kitlesel eylemlerin yapılabilmesi mümkün değil. Statlarda güvenliğin sağlanması kulüplerin sorumluluğunda. Çakmak, taş, şişe nasıl girer?”
Gerçek şu ki şiddet işin bahanesi..
Korku AKP hükümetinin ve Başbakan Erdoğan’ın stadyumlarda protesto edilmesinin önüne geçmek..
Anımsayın Gezi Parkı direnişleri sırasında Beşiktaş’ın Çarşı Gurubu ve Fenerbahçe taraftarları öne çıkmıştı.
Bunu bir türlü içlerine sindiremiyor arkadaşlar.
Direnişe katılanlara ‘çapulcu’ diyen zihniyet, bu çapulcuların tepkisini çok önemsiyor ve stadyumlarda kitlesel eylemler yapılmasından büyük oranda endişe duyuyor.
Duyuyor da korkunun ecele faydası yok..
Halkı tehditle, fişlemeyle, gözdağı ile korkutamazsınız.
Hele hele futbol seyircisini asla cendereye sokamazsınız..
Öyle korkmuşlar ki Gezi Parkı Direnişinden..
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, incilerini şöyle sıralıyor :
“Taraftar gruplarının arasına birileri sızmak isterlerse burası muz cumhuriyeti değil. 30 senedir terörle mücadele eden bir devletiz. Bir-iki, yaşanır. Üçüncüde kontrol altına alınır. Olayların arkasında kim var, tahrik eden kim, kulüpler nereye kadar içinde? Devlet, 24 saat içinde lamba gibi ortaya koyar. Polisle, yargıyla kimseyi korkutmuyorum ama bir eylem için senelerce men cezası almak, kulübü ve kendini ateşe atmak kimseye bir şey kazandırmaz. İnsanlar çocuklarını maça, cepheye mi korkusuyla gönderir hale gelirse bu durum Türkiye’de futbolu, kulüpleri, yöneticilerini bitirir.”
Korku dağları çoktan sarmış bile..
Bakan Kılıç’ın şu sözleri de çarpıcı:
“Gezi eylemlerini üniversitelerde de deneyebilirler. İstediğimiz, öğrencilerin karşı karşıya gelmemesi. Birisi eğitim almama hakkını kullanmak istiyorsa bahçede oturur, boykot hakkını kullanır. Ama, amfide ders yapan öğrencinin hakkını kısıtlamaya kalkarsa devlet gereğini yapar. Eylemciler, eyleme katılmayanların bu hakkını kısıtlayamaz. Çağrım şu: Kimse hayatını karartmasın, geçmişine sabıka kaydı düşürmesin.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.