Antalyalı’nın daha çok çekecek çilesi var. Turizmle birlikte büyümeye başlayan kentin, plansız ve şehircilik ilkelerine aykırı yapılaşması, altyapı yatırımı tamamlanmadan büyümesi, rantın yükselmesiyle tarım alanlarının, su kaynaklarının, SİT alanlarının, ormanlarının tahrip edilmesi kenti betonlaştırdı…
Antalyalı’nın fotoğraflarında ve tablolarında kaldı, o eski güzel günler…
Şimdi portakal çiçeği kokusuna, halka açık sahillere, delik deşik edilmemiş ormanlara, borulara hapsedilmemiş derelere hasret kalan Antalyalılar, birçok sorunla boğuşmak zorunda…
Ama çekecek çilemiz bitmedi…
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, müteahhitlere yeni rota çizdi. Bakan, müteahhitler için İstanbul'da büyük gelir elde etme devrinin bittiğini belirterek, Bursa, Antalya, Denizli ve Gaziantep'e ‘el atılması’ gerektiğini söyledi…
Elbette, gelişim kaçınılmaz. Hele hele Antalya gibi dünyanın en çok ziyaret edilen 4. şehrinde…
Ancak gelişirken çevreyi unutmamak gerekiyor. Çevreye duyarlı, tarihe saygılı bir gelişim modeli geliştirilmeli ve bu denetlenmeli…
Daha çok para kazanmak adına maliyetleri düşürmek için çevre faktörü göz ardı edilmemeli…
Eğer bu olursa zaten kimse gelişime karşı çıkmaz…
Ama maalesef yatırımcılar genellikle kolaycılığa kaçıyor. Yasa ve mevzuatların ardından dolanarak su kaynaklarını, ekolojiyi, flora ve faunayı, ulaşım ve çevre sorunlarını hesaba katmıyor…
Bir enerji tesisi yapacaksa o bölgedeki su kaynaklarının olmasını hesaba katmadan, kolları sıvıyor ve tarım alanına tesisi dikiyor…
Sonra da karşı çıkanlara ‘Bunlar yatırımcı düşmanı, istemezükçü’ diyor. Oysa kimse onlara ‘Çevre düşmanı’ demiyor…
Ya da taş ve maden ocağı açacaksa ormanları tahrip etmemek, flora ve faunaya zarar vermemek, halkın yolunu köstebek yuvasına çevirmemek gibi bir derdi çoğu zaman olmuyor…
Ve sık karşılaştığımız bir durum, inşaat sektöründe yatırım yapacakların ucuz arsa temin etmek için halkın ortak kullanım alanlarını alarak, bir tadilatla rantını yükseltmesi…
Spor alanlarının, yeşil alanların yok edilişine yol açan bu durumu sıkça yaşıyoruz…
Şimdi korkum Bakan’ın çağrısı sonrasında bu durumun daha da artması. Bakan’ın ‘Antalya’ya el atın’ çağrısına kulak verildiğini bir düşünün…
Dilerim olmaz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.