
Murat Yıldırım
ANTALYA'DA İNSANIMIZ CAMİLERİMİZDEN CAYDIRILIYOR (1)
Bu yazımın insanlık için, İslamiyet için, insanların sağlığı, huzur ve güveni için, ön yargısız, aklın, mantığın bilim ve ilmin ışığı altında kalınarak tarafsız bir anlayışla okunarak dikkatlice değerlendirilmesini önemle ve bilhassa rica ediyorum.
Gelin öncelikle Ana yasamızın 56. Maddesini açıklayalım. "Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek, (sıvı katı gaz atıkların yaratacağı kirlilikler, görsel ve gürültü kirlilikler dahil, insan sağlığına, psikolojisine zarar veren her türlü kirlilik) Devletin ve vatandaşların görevidir.
Dolayısıyla gürültü (75-80 dB/ A mertebesinin üstündeki gürültü sorunu gürültü kirliliği olarak değerlendirilir.) Gürültü kirliliği İnsan yaşamında ciddi bir çevre kirliliği hadisesidir.
Yukarıda da ifade olunduğu gibi özellikle gerek WHO teşkilatı bilim konseyi, gerek 2872 sayılı çevre mevzuatının ana hükümlerinden hareket edilerek yayınlanmış gürültü kirliliği kontrol yönetmeliği, gerek 1593 sayılı U.H.K’nın işitme sitemimizin sağlığının korunmasına mahsus hükümlerinin ışığı altında anlatım dikkate alındığında yüksek gürültü kaynakları insanların duyu organını (işitme sistemini) olumsuz etkileyerek açık ve gizli sağırlığa neden olabileceği,
Bir tıp gerçeği olarak ifade olunmaktadır.
10 Haziran 2010 tarihinde yayınlanan Resmi Gazete’de ki bir hükümle camilerin ezan sesiyle yansıyan gürültünün kontrol ve denetimi yetkisi Çevre Bakanlığından alınarak müftülerimize verilmiştir. Esasen sehven yayınlanmış olabileceğini tahmin ettiğimiz bu durumun revize edilmesi, aciliyet arz etmektedir. Zira Müftülüklerimizin görev yönergelerinde böyle teknik ve bir ihtisas konusu olarak değerlendirilen gürültü kirliliğinin ölçülmesi, grafiklerinin ve diyagramlarının çizilip hazırlanması, rapor edilip sonuçlarının değerlendirilmesi, bilimsel olarak müftülüklerimizce icra edilmesi mümkün değildir.
Bu nedenledir ki ( Antalya ilimizi baz olarak ele aldığımızda) halen tüm camilerimizde vakit namazları öncesinde okunan ezan sesleri, yıldız hoparlör sistemi tabir edilen ve minarelerin tepesine, 5-6-7 sayılarında hoparlör monte edilerek, ayrıca ezan ses ayarlarının en üst düzeye getirilerek ezan okutulduğu, gerek grup halindeki meydan tipi cihazlardan yansıyan yüksek desibeldeki ses, gerek sesin yüksek katlı binaların duvarlarına çarparak rezonans etkisi yaratması sonucu yere yakın atmosfer tabakası bütününde yankılanan ses, fevkalade bir hal ile cadde ve sokaklardaki insanlarımızın duyu sistemleri üzerinde tehlike arz eder mahiyettedir. Kesinlikle yaptığımız bu tespit ve sunulan görüş; asla ve kata ezana karşı olduğumuz şeklinde yorumlanmamalıdır. Zira konunun hem hukuki boyutu hem de bilimsel boyutu itibarıyla durum yukarıda izah olunduğu gibidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.