Antalya kamuoyu olarak farklı alanlarda tüketicinin haklarının nasıl istismar edildiğini, daha amiyane bir tabirle halkın nasıl kazıklandığını durmadan haykırıp durduk. Yetkili ve etkili kurumlardan-çevrelerden bu rezalet serüvenine mutlak bir çare bulunması konusunda ömür ve nefes tükettik ilgili yasaların ve ana yasamızın ana ve ara hükümleri doğrultusunda bireyin ve toplumun hak ve hukukunun korunması ilkeleri yazılı olduğuna göre bu sorumluluğu yerine getirmeyenler acaba bu haykırışlara ne diyecekler...

Bu temayla şöylece açıklayıp birilerinin hiç değilse bu ihlal ve ihmalden utanması sağlanabilir mi bilinmez.

OLAY: Yukarıda yazılı su fiyatları 1/2 (yarım) litrelik pet şişelerdeki sularla ilgilidir. Sözü edilen pet şişe suları, mesela Ege bölgesinin değişik bölgelerinden doldurulup kamyonlara, tırlara yüklenerek Antalya'ya taşıma sırasında genelde 7-8 saat süreyle güneşin altında getirilmekte, çoğu kamyonlar suların üzerine branda örtmemektedirler. Sular Antalya'nın çeşitli semtlerindeki esnafa dağıtıldığında tonlarca pet ambalajlı şişe suları dükkân önlerine (ticarethanelerin önünde) açığa, güneş gören alanlara yığılmaktadır. Kahreden denetimsizlik, canımız yanıyor canımız. Binlerce perakendeci esnaf ihtiyacı miktarında suları alıp satışa geçmektedir.

ÖRNEKLER VERELİ: Alınan bilgilere göre bazı hava alanlarında %2 litrelik pet şişe suyunun 50 TL'ye pazarlandığını duyuyoruz. Bar pavyon ve emsal eğlence yerlerinde işin daha da çığırından çıktığını duyuyoruz. Benim yaptığı araştırmalarda yarım şişe suyun hastanelerde 15, baz pastanelerde, kahve hanelerde 20 TL yahut daha üst rakamlarda satıldığı gerçeğine tanık olduk. Her alanda var olan denetimsizlik, halkı yakıyor, mesela hastanelerde yatan hastasına su satın almak için hemen hastanenin içindeki büfeden su satın almak zorundadır. Hastasını hasta yatağında bırakıp diş alanlara su almaya gidemeyeceğine göre mecburen orada satılandan alacaktır. Gerek hastanelerde ve dışarıdaki ticari mekanlarda astronomik seviyelerde şişe suyu satanlarla ilgili olarak ticari ahlak tabiri akla geliyor. Diğer taraftan fırsat eşitliği ilkesi alenen çiğnenmektedir. Vicdan ve merhamet kavramları üzerinden çok laf üretilebilir. Kamuoyu diyor ki; " Bizi yolanlar da yolunmamıza karşı susanlar da bizden değildir, onlara hakkımızı helal etmiyoruz " diyor kamuoyu. Gerçekten bu ülkede her alanda insan hak ve hukukunun çiğnenmesine karşı mücadele yetkisi olan birileri varsa bu sözleri can kulağı ile dinlemesi ve gereğini yapması gerekir. Şahsen bu konuda benim yetkim olsa derhal müdahale ederim. Aksi halde evime götürdüğüm ekmeğe haram karıştırmış olurum