Türkiye’nin en huzurlu, yaşam kalitesi en yüksek kentlerinin başında yer alan Antalya’yı bazı hainler, alçaklar, işbirlikçi ajanlar, provokatörler karıştırmak istiyor.

Kepez’de bayrağımızı indirdiler, bununla yetinmediler yaktılar..

Atatürk büstüne saldırdılar, Kepez Polis Merkezi’ni işgal etmeye kalkıştılar.

Bir geri zekalı Antalya Adliye Sarayı önünde savcıya ifade veren arkadaşlarını bekleyen guruba ‘Deli Gaddar’ adını verdiği kılıçla saldırdı.

Son olay en az diğerleri kadar vahim ve düşündürücü.

İlçelerinin ve Antalya’nın daha çağdaş bir anlayışla yönetilmesine katkı sunmak, ortak akıl üretmek amacıyla zaman zaman bir araya gelen Konyaaltı Halk Meclisi üyelerine 3-4 kişilik bir gurup palalarla saldırdı.

Birisi ağır olmak üzere üç kişi çeşitli yerlerinden yaralandı.

Altınkum Mahallesi’nde Tivak alış veriş merkezinin karşısında bulunan Ersen Ünal Parkı’nda yaşanan bu saldırı olayı Antalya’yı karıştırmak isteyen kişi ve gurupların maşaları olduğunu da kestirmek güç değil.

Bitmedi yine Konyaaltı’nın Akkuyu Mahallesi’nde ormanlık alanda çıkarılan ASAT Şantiye binası ile birlikte yerleşim birimlerini tehdit eden yangın var ki, durumun ciddiyetini ve Antalya’nın tehdit altında olduğunu göstermesi açısından dikkat çekici.

Bu yangının bölgede moda haline gelen rezidans ya da AVM yapımına yer açmak amacıyla bilinçli olarak çıkarıldığına inanıyor bölge sakinleri.

Antalya denildi mi akla önce turizm geliyor.

Antalya’dan kazandıkları halde turizm işletmecileri vergilerini bile Antalya’da ödememekte ısrar etseler de, yarım milyona yakın insan turizmden ekmek yiyor.

Antalya’yı yangın yerine çevirmek, yerli ve yabancı herkesin favorisi olan rüyalarını süsleyen kenti zayıflatmak, güvensiz damgasını yemesini sağlamak gibi son derece çirkin, aşağılık bir uğraş sergilenmek isteniyor.

Antalya hızla büyüyen, nüfusu Türkiye ortalamasının çok üstünde olan bir kent olmasına karşın, büyümenin sağlıklı olmadığı biliniyor ancak yönetenler bu konuya kafa yormak istemiyor.

Sahipsiz bir kent görüntüsü verince de kötü niyetli kişi ve guruplar istedikleri gibi at koşturmaya çalışıyor.

 Gerçek şu ki Antalya sokakları eskisi kadar güvenli değil..

Bir yandan ‘Çözüm Süreci’ ve Kobani savaşını bahane edenlerin şiddet eylemleri, diğer yandan Antalya’nın rantını ne pahasına olursa olsun kullanmak isteyen büyük sermayenin çabaları, diğer yandan ilkokullara kadar sokulan uyuşturucu belası..

Antalya’nın coğrafi yapısının yarattığı dezavantaj suç ve suça meyilli kişi ve gurupların işine geliyor doğal olarak.

Antalya’da huzurun giderek yok olması, şiddet eylemleri ve sınırlarımızın hemen ötesinde yaşanan savaş yeni turizm sezonu için de önemli bir tehlike olarak görünüyor.

Fransa ve İngiltere vatandaşlarına ‘Antalya’ya gitmeyin’’uyarısını bu yüzden yapıyor.

Antalya’da yaşanan her olumsuzluk Avrupa’ya ve dünyaya üçe beş katarak duyuruluyor.

Antalya’nın imajı bu yüzden endişe verici bir hızla bozuluyor.

Yaşanan son olaylar halka korku salmak, Antalya’yı tartışmalı bir kent görüntüsüne sokmak için yapılan planların bir ürünü.

Bu zor günleri aşmak, Antalya’nın bir huzur kenti olduğu imajını yeniden tesis etmek kenti yönetenlere düşüyor.

Antalya’nın sahipleri olarak bizlere düşün görev ise tahriklere kapılmadan, işbirlikçilerin, ajanların provokatörler ile huzurdan huzursuzluk duyanların oyununa gelmeyerek soğukkanlı davranmayı sürdürmek.