
İbrahim Akkaya
Akil’den Akil’e ‘sansür’ dersi
Şurası yadsınamaz bir gerçek ki geride kalan 50 yılda bu kadar kötü bir organizasyon yapılmadığı gibi, festival başlamadan skandallara zemin hazırlayacak sansür ve otosansür tartışmalarına meydan verilmedi.
Askeri darbe dönemleri ve bu festivalin de virüsü olan sansür belasının hortlandığı dönem hariç Antalya tam 50 yıl Türk Sineması’na sahip çıktı, korudu, kolladı ve ödüllendirdi.
51. yıla gelindiğinde ve festivali kurumsal bir anlayışla düzenleyen Antalya Kültür ve Sanat Vakfı(AKSAV)asla kabul edilemez gerekçelerle devre dışı bırakılınca endişeler öne çıktı ve gelinen noktada kaygılanılmakta halkı olunduğu gözlendi.
Kamuoyunun ‘Tarkan’ın sevgilisi’ olarak tanıdığı Elif Dağdeviren’in festivali düzenlemekle görevlendirilmesine festivalin gerçek sahibi olan Antalyalılar ile birlikte sinema örgütleri de olumsuz yaklaşmıştı.
Haksız da değillerdi festivalin programı bile startın verilmesine iki gün kala açıklanabildi
Boyundan büyük işlere kalkışan Festival Komitesi, kendince ilk bombayı patlattı ve Gezi direnişini anlatan belgeseli festivalden çıkararak Gezi’ye ‘darbe’ gözüyle bakan AKP’ye sempatik görünmeye çalıştı.
Ancak sansüre sinemacılar boyun eğmedi, istifalar ve ardından belgesel filmlerin çekilmesi sonucu yüzlerine gözlerine bulaştırdılar, festivali içinden çıkılmaz bir duruma sürüklediler.
Sönük başlayacağı önceden belliydi ancak şanslıydı da Elif Hanım, çünkü Kobani eylemleri imdadına yetişti geleneksel kortej, konser ve parti gibi zaten yetersiz olan etkinlikler de iptal edildi.
Kuşku yok ki gümüş yılını geçen yıl kutlayan festival sansür belasına kurban edildi..
Olayın bir başka ilginç yönü ise Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin 50 ve 51. yıllarında büyük jüri başkanlığına AKP’nin ‘Akil Adamları’nın getirilmiş olması..
Geçen yıl ‘Akil Adam’ Kadir İnanır, Akaydın yönetimi tarafından jüri başkanlığına layık görülmüştü, bu yıl ise bir başka akil Yılmaz Erdoğan jüri başkanı oldu.
Oldu da lafa geldiğinde sanatın özgürlüğünden söz eden, sanatın ve sanatçının el üstünde tutulması ve desteklenmesi gerektiğini söyleyen Yılmaz Erdoğan, Gezi belgeselinin sansüre meze edilmesine sessiz kaldı.
Festivalin geçen yıl ki ‘Akil Başkan’ı Kadir İnanır, Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’e sansür telefonu etmekle kalmadı, Jüri Başkanı Yılmaz Erdoğan’ı sansüre seyirci kalmakla eleştirip, “Çağdaş düşünceyi savunan insanlar sansür kelimesini kesinlikle reddeder. Sanatla uğraşanlar, sanatı organize edenler o yapının varlığına saygılı olmazlarsa kendileri kaybederler” sözleriyle festivali organize edenlere yüklendi.
Görüldüğü gibi Antalya’nın festivali Antalyalılardan uzakta, Antalyalılardan saklanarak yapılma istenince çarşaf durumu ortaya çıkıyor.
Şimdiye kadar bir sinema etkinliği düzenlemeyen Elif Dağdeviren’e Antalya Altın Portakal Film Festivali gibi çok önemli bir etkinliğin verilmesinin büyük yanlışlık olduğu anlaşıldı ama iş işken çoktan geçti..
Sinema örgütleri ve sinemanın emekçileri doğal olarak Antalya’ya kırgın ve katılım da oldukça düşük..
Yıllarını sinemaya vermiş olan birkaç sanatçının dışında Antalya’ya gelen olmadı.
Oysa geçmiş yıllarda Türk Sineması’nın emekçileri koşa koşa gelirdi festivale..
Antalyalılar ile kucaklaşır, hemen her mekanda halkla iç içe olur, festivalin daha geniş kitlelere ulaşmasına katkı verirlerdi.
Gerçekten yazık oldu.
Gezi direnişini anlatan belgeseli Antalya’dan kaçırmak isterken koca festivalin altına dinamit koydular.
Adana Altın Koza Film Festivali Antalya’yı Altın Portakal’ı gölgede bırakma, en önemli sinema etkinliği olma iddiasında bu yıl yapılan yanlışlarla bir adım öne geçti..
Antalya’nın festivalini tartışmalı bir konuma düşürenlerden Antalyalılar olarak hesap sorma hakkımız doğdu böylece..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.