Evet ya, "iki yüz" de nereden çıktı? Bu bir sayı mı, bu bir sonuç mu, yoksa bir durum mu?. Evet ya, gerçekten iki yüz ne ola ki?

--Günlük yaşamda hiç fark etmediğimiz her şeyin, birden fazla yüzü vardır da, biz gördüğümüz, sandığımız ya da anladığımız kadar olan yüzünü görür, anlar ve davranırız.

--İyi ya da kötü bir sonuç için değil ama sonuç olarak İnsanların ve davranışlarının da bir çok yüzü vardır.

--Genellikle, "ikiyüzlü" diye tanımlanan kişiler için pek olumlu şeyler düşünülmez. Evet doğrudur da, bir de biz sevsek de, sevmesek de olayların iki yüzü vardır ve bizi etkiler.

--Keşke, Mevlana'nın dediği gibi:

"Güneş gibi ol şefkatte, merhamette.

Gece gibi ol ayıpları örtmekte.

Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.

Ölü gibi ol öfkede, asabiyette.

Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette.

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol." olunabilseydi.

--Hani derler ya, "Suç/Günah/Hata altın pul olmuş da, kimse yakasına takmamış"

--Bazen düşünmediğimiz, farkına varmadığımız şeyleri belki de bizler de yapıyoruzdur.

--Geçenler de gazetelerde bir haber "........, özürlü çocuk/lar için .... okulunda, .... yaşandı. Aileler bu durumu protesto ettiler.

--Şimdi bu olaya neresinden bakalım.

--Kime sorsanız herkes haklıda, haklı olmak sorun çözmüyor. Ortak bir noktada buluşmak sorunu çözüyor, çünkü sorun toplumsal bir sorun, yaşayanlar şahıslar olsa da, sorun, toplumun bir sorunu.

--Geçen gün bir arkadaşım ile birlikte çok çalıştık haydi biraz da kafayı dinlendirelim diye Tunalı Hilmi Caddesinde dolaştık. Onun "Antika" merakı vardır. İki çarşının alt katında ki antikacılara gittik, hobisi plaklara, gramofonlara, pikaplara baktık. O, bir kaç uzun çalar da aldı.

--Son girdiğimiz yere, birisi orta yaşta, diğeri de daha genç iki kişi geldi. Dükkan sahibi ile tanıştıkları konuşmalarından belli; Antikacı bizim ile ilgilendiğinden, boş olan koltuğa yaşı küçük olan oturdu ve dükkan sahibi ile konuşmaya başladı.

--Antikacı bir yandan bizim ile ilgilenirken, diğer yandan da, hariçten lafa giren sempatik o kişi ile konuşmaya çalışıyordu.

--Bir kaç dakika sonra anladım ki, baba-oğullar. Baba genç, dinç ve sevimli, oğlu da otistik bir oğlan. Ama kendine güvene hayran kaldım.

--Başka bir arkadaşımın benzer oğlunun bir Atatürk Kitabı yazdığını ve bana da imzaladığını zevkle anlattım.

--Cadde'de yürür iken karşılaşsanız farkına varamayacağınız bu iki kişi/baba-oğul ile dükkan çıkışında tokalaşıp ayrıldık.

--Beynim her bir köşesi biri birini yiyordu. Bir yanda, bir kaç gün önce çocukları otistik oldukları için okula geliş-gidişlerinde sorun yaşayan aileler, diğer yanda olayda ve sonuçlarında hiç de günahları olmayan çocuklar.

--Bir Tv kanalında oynayan "Mucize Doktor" dizisi aklıma geldi. Gerek arkadaşımın oğlu, gerekse antikacı dükkanında gördüğüm oğlan da, MUCİZE OĞLANLAR mı bilemem ama harikalar yaratıyorlardı yaşamlarında.

--Tabi aileler. Her şeyin farkında olan ve gereğini yapan aileler. Alınlarından öpüyorum. Kutluyorum onları. Hiç dahlim olmamasına rağmen, böyle insani olaylarda, bu işin cefasını çeken/yaşayan insanlara benim hep bir vicdan borcum var hissederim. Düşünürüm. Neden ise?

--Diğer yanda da, harika çocukları ile yan yana olmasını istemeyen aileler ile, hiç bir şeyden habersiz çocuklar.

--Okulda otistik arkadaşları olan çocukların aileleri bilinçli olsalar ve bunun bir sorun olmadığını, herkesin de birazcık sorumluluk üstlenip bazı süreçleri ortak aşmamız gerektiğini önce kendileri anlasa, sonra da çocuklarına anlatsalar ne güzel olurdu? Ama maalesef. Sorun bizden uzak ise, "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın!.."

--Geçenlerde sahibinin sesi kanallarından birinde giyim ve kuşamı pek de sevecen olmayan yaşlıca bir amcaya Tv sunucusu soruyor, "amca, hayatından şikayetçi misin?"

--Sanırım bir şehrin kenar mahallelerinde bir evi ve bir de emekli aylığı olan amcam bir mutlu bir mutlu ki, nerdeyse, ülkede ne zam, ne hayat pahalılığı var. Herkes zevki ve sefa içinde. İnanılmaz. Hükümetimize, devletimize bir teşekkür, bin teşekkür ki sormayın gitsin.

--İşte sorun burada. Eğer bu her şeye teşekkür eden amcam, ya da gibiler, Arkadaşım ya da Tunalı'da Antikacıda karşılaştığım Bey gibi otistik çocukları olsa, neler yapacaklarını düşünmek bile istemiyorum. Dilencilikten tutunda, çocuklarını utançlarından evlerinden çıkarmamaya kadar.

--Gelinen nokta, EĞİTİMDE DÜĞÜMLENİYOR.

--Biz hala 4+4+4'de mi okutsak da uyutsak, hatipli, imamlı okullarda mı okutsak diye savsaklar iken, toplum çöküyor da kimse farkında değil.

--O yüzden, ben artık toplumun da, kişilerinde bu İKİ YÜZLÜLÜĞNDEN bıktım, usandım artık.

--Yüreğim sızlıyor.

--Ha bire, olması gerekenleri yapan iyi ve güzel insanlara, bu yaptıkları iyi ve güzel şeyler için vicdan borcu taşıyorum. Bu sorumsuz kurumlar, durumlar ve kişiler yüzünden.

--Yoruldum be, bu iki yüzlülükten.