Günlük yaşamda bazı sözcükleri öyle anlamlarda kullanırız ki, aralarındaki küçük ama önemli anlam farklılıklarını kaçırırız. Çoğu kişi için de zaten, bir önemi yoktur.

"Yönetmek" ve "İdare Etmek" sözcükleri de böyledir.

Her ne kadar "yönetmek" Türkçe, "idare" Arapça kökten gelip aynı anlamı taşıdığını düşünsek de günlük yaşamdaki kullanımları, aralarındaki derin ayrımı gösterir.

Bir arkadaşınız ile karşılaşsanız, "ne var ne yok"un yanıtı, bazen "eh işte idare edip gidiyoruz"dur.

Ciddi bir sürece ilişkin bir durum var ise de "yönetebiliyor musun" ya da "yönetiliyor mu" gibisinden sorular sorulur.

"İdare etmek" bir daha durumu geçiştirmek, süreci yönetmeye çalışmak anlamında kullanılırken;

Yönetmek ise, daha profesyonel ve ciddiyet içerir.

Ha bu arada, "idare" sözcüğü kendi dilinde "yönetmek" anlamında kullanılabilir, ama bizdeki durum da budur.

İdare etmek sözcüğü bir de kişinin kendisinin dışındaki etmenlere bağlı bir süreci de tanımlar.

"Durumu idare etmek", vaziyeti idare etmek", "aracı idare etmek "gibi.

Yönetmek ise, daha kişiselliği içerir.

"İyi yönetiyor" ile "İyi idare ediyor" arasında ki farkı hepimiz bilir ve anlarız.

Bu konuya neden mi geldim.

Ben gelmedim, beni getirdiniz, beni getirdiler.

Ben de artık "Kral çıplak" diyorum. İster ciddiye alın ister almayın. Hani bizim oraların o ünlü sözü var ya "mala davara zararı yok" diye, valla benim için de en azından şimdilik "mala davara zararı yok".

Ama bu iyi bir şey değil ki.

Sarhoş, yıkıldığı yere kadar gider derler ama, sarhoş sizin üzerinize de yıkılabilir. O yüzden "bana ne" demek, sorunu çözmez.

Bütün bunlardan sonra, şimdi de ben size sorayım.

Sizce ülke, yönetiliyor mu, yoksa durum idare mi ediliyor.

Aynı soru, yaşadığınız şehir, kasaba için de geçerli.

Şirketler, kurumlar vb.

Yönetmenin süreçleri vardır.

Planlama, organizasyon, bütçeleme, denetleme ve değerlendirme.

Şimdi başınızı elinizin arasına alın ve düşünün;

Benim şehrim bu kıstaslar içinde yönetiliyor mu, yoksa idare mi ediliyor.

Çünkü, harcanan emek, para, zaman ve kaynaklar bu ülkenin kaynaklarıdır. Hepimizindir.

Hovardaca harcayacak kadar varlıklı ve ağa gibi iseniz boş verin. Ciddiye almayın.

Ama, bu bolluk günlerinin de bir gün geçeceğini düşünüp ‘eve ekmek nasıl götürürüm’ sorusuna yanıt vermeye çalışın.

Hatta çoluğunuz, çocuğunuz için ne tür bir yarın bırakacaksınız gözlerinizin bir önüne getirin.

Mutluysanız, bırakın dağınık kalsın, değil iseniz de iki kere düşünüp artık bir karar verin.

Hani bir reklam vardı. "Kontrolsüz güç, güç değildir" diye.

Eğer sahip olduğunuz güç ve varlıklar, hep sizin kontrolünüzde ve hep olacak ise, yine bu sözleri ciddiye almayın, "ittirin gitsin";

Hani derler ya, "Deniz ateş alır mı? İhtimal" diye.

Eğer, "ihtimal" diyor iseniz, bence paçaları sıvamasanız da başınızı ellerinizin arasına alın ve düşünün o zaman.

Ne ve nasıl yapmalı diye, diye.

Kolay gelsin.

Ha bu arada soracağınız olur ise de kıt da olsa bir aklımız vardır.

Biline!..