Çevresine, tirene bakar gibi bakmayıp da, neler oluyor diye bakanlar öyle şeyler görürler ki, sormayın gitsin. Ama her hikmet ise de, bizim toplumumuz yapma dediğinizi yapar..

--O yüzden de, "Ahhh !.. " diye başlayan, "elim kırılsaydı!..", nasıl oldu da, fark etmedim!.." , "Allah benim belamı v.....!.." say say bitmez yakınmalar ve ağlamaları bitmez, tükenmez.

--Özellikle de, her seçimin arkasından bir yıl geçmeden, başlar aynı nakarat sözler. Ahlar, vahlar. Bizim toplumumuzda "tarih, hep tekerrür eder." Neden ise!..

--Kapısından geçilemeyen, telefonları sürekli "MEŞGUL MODUNA" ayarlı olduğu için ulaşılamayan Başkanlar ve başkan adayları bir ulaşılır olur ki, elini, uzatsan pencerenden dokunursun mübareklere..

--Kapını çalarlar, adamlarını yolarlar. Hık deyicinin ıhh deyicileri bir çoğalır ki sorma gitsin.

--Hatta bazen, gerçekten çalışan başkanlar bile arlanır, böyle yapmasam mı diye hayıflanırlar. Marifet de iltifata tabidir. Boş ver Ümit, yapılanı anlatmak gerekir. Yiğidi, yaptığı ile överler.

--Bazıları ise, hep ağadır. Her şey onlardan sorulur. Siyaset, PARA, ün, nam ne var ise. Ve tarih hep onlar ile başlar, öncesi yoktur. Oysa, yollarda yürüseler, ne eski Başkanlar, ne ağalar ne beyler görürler ama, o zaman da dolmuşa, otobüse binmek gerekir.

--Dolmuş deyince dikkatli olmak gerek, tanıdık çıkabilir, hikayemizi bilenler olabilir. Önce, emniyet!..

--Bunlarda ne zaman mı şafak atar. Çok basit. O an.

--O an, ne zaman mı?.

--İzniniz ile bir fıkra.

--Köylünün birisi ovada ki büyük bir tarlayı eker. Kış geçer, bahar geçer ve yaz olur, güz olur, ekinler büyümüş, başak vermiştir. Biçtirmek üzere tarlaya gelirler ki o da ne.

--Tarlanın toprağının her yanı aynı, ekim günü aynı, ekilen tohum, atılan gübre aynıdır ama, tarlanın ara ara yarısı boştur.

--Yarısından çok güzel mahsul/ürün olmuş ama yarısında da ara ara bir kök buğday sapı bile yoktur.

--Mahsulü/Buğdayları biçecek olanlar, etraftakiler sorar: Ağam, tarla aynı tarla, toprak aynı toprak da niye öbek öbek yarısı boş, yarısı ekili?

--Köylü biraz düşündükten sonra, konuşur.

--O ekili, ürünlü yerlerde torbamdan tohumları attım, ektim de, boş olan yerlerde kendimi Ağa sandım, elim gıçımda/arkamda yürüdüm.

--"O an" işte hasat mevsimi imiş.

--Ekenlere de, biçecek olanlara da, ağalara da, beylere de hayırlı olsun. Biz marabalara da yağşanmak/gevezelik düşer.

--Bakmayın siz bize!..