Milenyum Çağında Bilgi mi, İletişim mi süreci belirleyecek? Sizce!..
--Bana, 1999 yılının son günleri 20'inci yy'ın bitip, 1.Ocak.2000'de Milenyum, 21'inci yy başlarken sorsalardı, hiç tereddüt etmeden, Bilgi Çağının İletişim Çağını etkileyip, hem de belirleyeceğini söylerdim.
-Çünkü diyalektik yasaları gereğince, nicelik değişimleri süreci etkiler, nitelik değişikleri de süreci belirlerdi. Koskoca dünyayı bile değiştiren bilginin, iletişim gibi bir sonuca boyun eğeceğini düşünmek, olacak şey değildi.
-Ama olanlar oldu ve 21'ci yy'ın 2017'li yıllarında, Bilgi Çağı, İletişim Çağına teslim oldu. Nasıl mı? Buyurun birlikte bakalım.
-Şu anda, bu yazıyı bilgi çağının bir ürünü ile okumaktasınız. Ama, size bu yazıyı okutan şey bilgi çağının ürünü değil; size bu yazıyı okumanızı sağlayan şey, sizin bu yazıya ulaşmanız için yapılan iletişim sihirbazlıkları. Ya da iletişim denilen olayın kendisi.
-Bir yazı bağlamında yukarıda söylenenleri mantıklı bir yere oturtmak pek olası değildir elbet. Herkesin "şıp diye anlayacağı" siyaset noktasından olayı açıklayayım. 
-Son günlerin en popüler siyasi konusu ne? Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı R.T.Erdoğan konuyu değiştirene kadar, CHP Lideri K. Kılıçdaroğlu'nun başlattığı ADALET YÜRÜYÜŞÜ.
--Peki, Kılıçdaroğlu'nun başlattığı Adalet yürüyüşü ne için yapılıyor. Ülkede Adalet yok, Mahkemelerin kararlarını adil olarak vermiyorlar diye. Mahkemeler, baskı altında diye.
-Tutun ki Ülke'de Adalet var ve Mahkemelerde adil yargılamalar yapıyor. Kılıçdaroğlu da buna rağmen bu yürüyüşü yapıyor olsun. Böyle bir yürüyüşten insanların rahatsız olmalarının bir anlamı olabilir mi?. Çünkü adalet bir gün herkese gerekli olabilir.
-Çünkü, bir zamanlar Erdoğan adalet mağduru olduğunu iddia ederken, mahkemelerin adil olmadığını savunuyordu. Ve verilen mahpusluk cezasına ve siyasi yasaklarına karşı çıkıyor ve isyan ediyordu.
-Demek ki doğru ya da yanlış adalet aranabiliyor ve adil yargılama istenebiliyormuş. 
-Bu yüzden, iktidardakiler için Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşüne karşı çıkmanın siyasi bir anlamı vardır.
--Peki, sıradan insanların, bazı yurttaşların böyle bir duruma karşı çıkmanın rasyonel bir açıklaması mümkün mü? Ya da mantıklı bir açıklaması olabilir mi,? Bunu yapanlara sorsanız size ne "mantıklı" şeyler anlatırlar ki gülmeyin (sormayın) gitsin. 
--Herkesi saf, salak, kandırılmış, satın alınmış diye suçlamanın akılcı bir tarafı olmayacağına göre, mantıklı bir açıklamaya gereksinim vardır. O da bilginin, iletişime mahkum olmuş olmasıdır. 
-TV'lere, Gazete ve Dergilere, sanal aleme bir bakın, Adalet yürüyüşü ile ilgili akıl ve mantığa sığmayacak şeyler yazılıp, paylaşılmaktadır.
--Oysa "bilgi en yüce değer" idi hani. Gördüğünüz gibi en yüce değer bilgi değil, bilgiyi de kullanan iletişim. Gözleri boyaya boyaya, beyinleri yıkaya yıkaya almış başını gidiyor.

--Tüm dünyada olduğu gibi Ülkemizde de görsel ve işitsel iletişim araçları her türlü süreci belirlemektedir.

--Bilgiyi bir kenara koya koya, takma/sokma akıl ile nereye kadar?

Siyasilerin bir görevleri var. Siyasilerin, varlıklarının gereği karşı tarafları ile bir çelişkileri vardır.
--Peki aynı mahallenin, sokağın, apartmanın insanlarına ne demeli?
-Yani SİZLERE!..

-Yazık, bilgiyi alt eden, iletişim çağı. 
-Her halde, 2'inci paylaşım savaşının yüz karası FAŞİZM idi. 
-21. yy'ın da yüz karası da, bilgiyi de hoyrat ve hamaratça kullanan iletişim olmaz.

-Herkes sakin lütfen.
ADALET HERKESE, SİZE BİLE BİR GÜN GEREKLİ OLABİLİR.
ŞARLATANLAR DEĞİL, ADİL OLANLAR KAZANSIN!..