Eskiler boşuna dememiş sayılı gün çabuk geçer diye..

Takvim yaprakları hızla tükendi, referandumda son 2 güne girdik.

Türkiye’nin, çocuklarımızın, çocuklarımızın çocuklarının, onların çocuklarının geleceğini tayin edecek olan referanduma sadece 48 saat kaldı.

Liderler meydanlarda, ekranlarda boy gösterip son kozlarını oynarken, vatandaşta derin bir sessizlik var.

Yandaş yazarlar kalemleriyle tüm hünerlerini gösterirken, seçmen ağır başlı duruşundan taviz vermiyor.

Anadolu’da özellikle Türkiye’nin vatandaşa aba altından sopa gösterirken, muhtarlara ‘sandıktan evet çıkmazsa sonucuna katlanırsınız” tehdidi yapılırken..

Kamu kurum ve kuruluşlarında, özellikle de belediyelerde çalışanlara ‘evet demezsen işinden olursun’ baskısı yapılırken…

Aylarca gündemde olmasına rağmen ‘babaanne maaşı’nın ilki referanduma iki gün kala, bugün ödenirken..

Yıllardır çaresizlik içerisinde eczana eczane dolaşan kanser hastalarına referanduma 72 saat kala ilaçların parasının devlet tarafından ödeneceği açıklanırken..

Devletin tüm kurum ve kuruluşlarının olanakları ‘evet’ için seferber edilirken..

Toplu ulaşım araçları ‘evet’ propagandası için tahsis edilirken..

Antalya’da olduğu gibi referandumda ‘hayır’ diyeceğini söyleyen 65 yaş ve üzeri vatandaşların toplu ulaşım kartlarının iptal edileceği tehdidi yapılırken..

‘Hayır’ afişleri devletin kolluk güçleri ve belediye zabıtaları tarafından hukuksuza kaldırılırken..

Hayır’ broşürü dağıtan CHP’li gençlere terörist muamelesi yapılıp, gözaltılar olurken..

‘Türkiye bir hukuk devleti’ masalını okuyanların tüm kitle iletişim araçlarını ‘evet’ kampanyası için kullanılırken..

Sözde yaygın, kendilerine göre ulusal basının sahip ve yöneticileri iktidar korkusundan CHP sözcüleri ile MHP muhaliflerini televizyonlara çıkarmaktan ürkerken..

Yasak savmak adına çıkardıklarında ise CNN Türk Ankara Temsilcisi Hakan Çelik gibi AKP’nin savunuculuğuna soyunurken…

Yandaş ve candaş yazarların kaleminden ‘hayır’ cılar için kan damlarken..

Burada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CNNTürk’te iktidar uşağı gibi davranan Hakan Çelik’in yüzüne tokat gibi gelen gazeteci tarifini de paylaşmak istiyorum.

Birilerinin belki yüzü kızarır, Kılıçdaroğlu, gazeteciyi şöyle tarif ediyor :

“Gazeteci kalemini satmaz, talimatla yazı yazmaz. Gazeteci özgür olmalı istediğini sorup istediğini yazmalı”

Bu tarife uyan gazeteci ne yazık i parmakla sayılacak kadar azaldı..

Bir yandan iktidar baskısı, bir yandan Aktrol baskısı, bir yandan satılık kalemlerin baskısı, diğer yandan da iktidardan ürken patron ve genel yayın müdürü baskısı acı ama gerçek gazeteci kimliğini yok etti, hızla da yok ediyor

Çağdaş Gazeteciler Derneği(ÇGD)Genel Başkanı Ahmet Abakay, Antalya’da yaptığı açıklamada şöyle diyor:

“Özgür toplum için özgür basın”

Bu kadar yalaka gazete ve gazeteci varken, özgür basından ve özgür toplumdan söz etmek güç..

Şimdi başta meslektaşları olmak üzere ‘hayır’ cephesinde bulunanları ‘düşman, terörist, darbeci, hain’ ilan eden yalaka basın ve satılık köşe yazarlarının sandıktan ‘evet’ çıkması halinde ki çok uzak bir olasılık olarak görünüyor, resmen kuduracaklarını söylemek kahinlik olmaz sanırım..

Hepimiz uyanık olmalıyız..

Bu tuzağa düşmemeliyiz..

Demokrasiyi yok eden, Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarının söylediği gibi 100 yıla yaklaşan Cumhuriyet rejimini bir kenara atıp, Türkiye’yi bilinmez bir karanlığa götüreceğinden şüphe duyulmayan bir rejimi, yönetim şeklini getirmenin önüne açacak olan referanduma ‘hayır’ demek hepimizin görevi olmalı..