10 Kasım Atatürk’ü “anma” günüdür.

Tabii ki karalar bağlayıp yas tutmayacağız. Kaybetme şokunu atlattık. Atatürk’süz 3. nesil. Atatürk’te oturup ağlamak yerine çalışıp ülkemiz için bişeyler yapmamızı isterdi şüphesiz.

 

Sosyo-kültürel yaşamın ‘içine eden’ sosyal medyada 10 Kasım’da “kutlama” videoları dolanıyor. 10.Yıl Marşı, İzmir Marşı ile göbek atanlar. Eskiden “anma” ile “kutlamayı” ifade olarak karıştıranlar olurdu törenlerde filan. Tebessüm ederdik. Ama bu “oynayan” nesil hep mi vardı, yenimi türedi anlayamadım. Bi anlayamadığım da Atatürk karşıtları laf atınca gaza gelen cenahın “oynaması”.

Birde “Atatürk’ün sevdiği şarkılar” durumu var ki ayrı vaka. Dünya’nın sayılı ülkelerinden önce kadına seçme ve seçilme hakkı veren, Sabiha Gökçen’i havalandıran Mustafa Kemal bana göre marjinaldir. Sanki Tarkan vardı da Atatürk illa da “ben Safiye’yi isterim” dedi.

Ama ben,2019 yılının 10 Kasım’ında, bana göre tam da Atatürk’ün istediği gibi bir anma törenindeydim.

Kepez Belediyesi Çocuk Korosu, Erdem Beyazıt Kültür Merkezi’nde “Senfonik Türküler” konseri verdi.

Ben TRT Antalya Radyosu ve tek kanal televizyon ile büyüdüm. Cumartesi günleri radyoda çocuk programları olurdu. Televizyonda ise Hikmet Şimşek yönetiminde Senfonik Konser. Ama asıl ilgimi çeken,3 telli bağlama ile dinlemeye alıştığım türkülerin, çok sesli olarak seslendirilmesiydi. “Horozumu kaçırdılar, damdan dama uçurdular” filan.

Konseri izlerken taa oralara gittim. Salonun sevdiğim arka sıraları doluydu. Mecburen en önde oturdum. Yanımda bir doktor, bir avukat, bir öğretmen vardı.

Avukat, Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü. O an aynı duygularda olduğumuzu biliyorum.

Özüm Özmen gibi bir evlat yetiştirirken müzik adına ben de çok şey öğrendim.

Bu arada benim müzikle ilgim sadece “dinleyici” boyutundadır. Özüm; “Baba tek başınayken bile şarkı- türkü mırıldanma Yaradan’ın gücüne gider” diyor.

Özüm’ün öğretmenleri arasında bile “tek ses”, “çok ses” gibi müziğe (bana göre) anlamsız ayrışmalar yüklendiğini biliyorum.

Bitirelim.

Kepez Belediyesi’nin pırılpırıl gençleri, orada, tam da Atatürk’ün istediği, Cumhuriyetin desteklediği, ama zaman içinde unutulan, unutturulan müzikle buluşturdu bizi. Özünü, evrensel normlarla yorumladı. Benim yıllardır Özüm’e, “müzik ifade şeklidir. Kendini neyle ifade etmek istiyorsan enstrüman o’dur” dediğim de buydu.

Bırakın siyaseti, Bırakın Hakan Tütüncü’nün partisini. Aslolan Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşatmak, diri tutmak ise yapılan çalışmaya bakın.