Ahmet Kaya, hasretinden ve kahrından öldüğü Paris sokaklarında bile hala o, "Şafak Türküsü"nün, "ölmek ne garip şey anne" dizelerini söylüyordu belki.

--Hasretinden prangalar eskittim./Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana /Bir bu yana... "diyen Ahmet Arif gibi.

--Ne garip bir tarihtir bu toprakların tarihi. "Pir Sultan öncesinden başlar, Şeyh Bedrettin'ler, Börklüce'ler ile devam eder; ölümlerin tarihi.

--O Karadeniz Ağıt'ında ki gibi."On beş mürşid ile boğulup ölen /Bir yanım deryada çalkanır şimdi." diye diye Mustafa Suphilerden, Taa Hallac-ı Mansur'a kadar ULAŞır şimdi..

--Nazım Hikmetler bas bas bağırır, ben değil SİZSİNİZ VATAN HAİNİ" diye ama duyan kim? Sabahattin Ali Sinop Zindanından yırtınır. Ama sesi bile yıllar sonrası yankılanır.

--Deniz Gezmişler, Mahirler, Ulaşlar ve, ve , ve ......

--Anadolum benim. Güzel vatanım. Uğruna canlar verdiğimiz ve bedelini kan ile can ile ödediğimiz Yurdumuz. 21. yy'da bile hala onu çek sevenler, uzaklarda hasretliklerine katık ettikleri sevgi özlemlerini, başarılarında (61. Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülü alan) Nuri Bilge Ceylan gibi, "Ödülü, tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum" diye göz yaşları alırlar.

--Bu ülkenin İnsanlarının Anadolusuna ve Atasına sevgisi hiç bitmez. Mardinin bir köyünden çıkıp, kendini Atatürk Cumhuriyetinin okullarının yetiştirdiği bir kişi sayıp, aldığı NOBEL KİMYA ÖDÜLÜNÜ, Atasının koynuna(ANITKABİR'e) koyan AZİZ SANCAR gibi fokur fokur sevgi kaynar bu toprakların çocuklarının yüreklerinde.

--Ama ah o hain tuzaklar. Ah, ah, ah.

-- Uğur Mumcunun varlığına dayanamayan o faşist hainlerce öldürüldüğü zaman duymuştum Selda'dan ".“hain tuzaklarda, kan uykularda vurulduk ey halkım unutma bizi!" diye feryatları.

--İşte yeni bir yıla daha girdik.

--Umutlarımız olsun, güzel günlere özlemimiz artsın derken, pat diye HIRANT!.. Ey tarih, ne garip şeysin sen?. Tam "Acıyı bal eyledik" derken, bir acı daha koyuveriyorsun koynumuza.

--Ülkemin çileli tarihinin çizgileri olan, o tok ve gür sesli, kendine güvenli adamı TV'lerden tanıyordum ilk. Daha sonraları, toplantılardan, konuşmalarından, yazdıklarından.

--Tarihte ki her türlü kötü yaşanmışlıklara rağmen O; Türk ve Ermeni uluslarının ortak yaşanmışlığına ve halkaların kardeşliğine inan, Ermeni diyasporası tarafında da lanetlenen kişiydi!..

--Onun için sonun başlangıcı, kendi ulusuna biraz da konuyu başka mecralara çektikleri için kızarak, "“Türk”ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarda mevcuttur.” diyerek başlamıştı sitemine.

--Oysa, O "aralarında Nihat Genç’in de bulunduğu Doğu Konferansı Aydınlar Heyeti’ni Ermenistan’da ağırladığı zaman, konferans salonunda Nihat Genç dahil oradaki Türk Heyeti yuhalanınca; Hrant’ın nasıl onların önüne geçerek “sizler benim misafirlerimi, kardaşlarımı yuhalayamazsınız” diyerek kendi halkına bile posta koyacak kadar yürekli bir adam olduğunu nasıl anlatsak ki.

--2011'de Odatv'de İsmail Sürücüoğlu'nun dediği gibi, "Hrant’ın sözünü ettiği zehirli kan Türk kanı değildir. Diasporanın her ermeni çocuğa daha doğuştan aşıladığı Türk düşmanlığıdır. Türk kelimesindeki tırnak işaretleri de zaten durumu açıklıyor. Cümleyi tekrar tekrar okuduğunuzda bu gerçeği daha yalın bir şekilde anlıyorsunuz. Bu kanı atmadıkça da Ermeni sorununun çözümünü gerçekçi bulmaz Hrant. Aslında tam da bizim gibi düşünür, tam da aklı selim düşünür."

--Ah be Hrant, biz sevmeyi, anlamayı öğrenememiş toprakların çocuğu olarak doğmuşuz, ne acı!..

--Oysa, Ahmet Kayanın seslendirdiği, Nevzat Çelik'in Şafak Türküsünün o dizeleri gibi "Yani benim güzel Annem/ Ala şafağında ülkemin /Yıldız uçurmak varken /Oturup yıldızlar içinde Kendi buruk kanımı içtim /Ne garip duygu şu ölmek /Öptüğüm kızlar geliyor aklıma /Bir açıklaması vardır elbet giderken darağacına /Geride, masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem/ Bağışla beni güzel annem /Oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana /Elleri değsin istemedim /Gözleri değsin istemedim /Ağlayıp koklayacaktın Belki bir ömür taşıyacaktın koynunda /Yaşamak ağrısı asıldı boynuma Oysa türkü tadında yaşamak isterdim " Ama, ama, ama .....!..

--Evet be Sevgili Hrant, ne güzel olurdu SEVGİYİ, SEVMEYİ bilenler ile yaşasaydık koyun koyuna. Hem de TÜRKÜ TADINDA. ŞİİR TADINDA!..

--İlahlar kurban isterler şenliklerine. Ve bizler de hakkını ve halkını sevenler olarak hep onlara kurban edildik, ediliriz be sevgili Hrant.

--Oysa, Rakel Dink’in "Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim.” sözlerini anlamdan, bize güzel günler hala haram be sevgili Hrant.

--Toprağında güller, gök yüzünde yıldızlar eksik olmasın!..