(Az Bakar mısınız?) “ÇIKTIK erik dalına anda yedik üzümü” dizeleriyle başlar Selçuklu mizahı, düşünce ve anlatım özgürlüğü. Yunus’un: “Balık kavağa çıkmış” dizesiyle sürer. Olmaz denilen bir durumun olurluğunu göstermektir amaç. Hoşgörü egemendir Selçuklu’da. Bu, Kaygusuz Abdal’ın: “Kıldan köprü yaptırmışsın/ Gelsin kullar geçsin deyu/ Hele biz şöyle duralım/ Yiğit isen geç a Tanrı!” deyişinden belli değil midir? Katı din adamlarına ŞERİAT OĞLANLARI der Yunus. Selçuklu mizahında kadın-erkek ilişkisi hiçbir bağ içersinde değildir.” (Ferit Öngören, Türk Mizahı ve Hiciv) BEKTAŞİLİK ‘Sünni’ tarikat karşısında, Osmanlı İmparatorluğu içersinde ‘Ana Muhalefet Partisi’ yerinedir. Yaygın bir hiciv ve mizah geleneğinin yaratılmasında önayak olmuştur. Adını veren kurmamıştır tarikatı. Hacı Bektaşi Veli, piridir kuruluşun sadece; Tanrısal gerçeğe ancak sevgi yoluyla varılacağına, tüm insanların kardeş olduğuna, kişiyle Tanrı’nın özdeşleştiğine, bu nedenle insanı sevenin Tanrı’yı da sevmiş sayılacağına inanır. Ona göre din ayrılıkları gereksizdir. Osmanlı tarihinde de ‘Yeniçeri Ocağı’nın simgesidir Bektaşilik. BİRİSİ, bir Şeriat Oğlanları’nın yaptığına bakıyor, bir de Hacı Bektaşi yolunda olanların yaptıklarına. Diyor ki (istek dışı) “Bizim toplum, galiba tümden Bektaşi’ymiş. Anlayış, yol, söyleyiş, mizah yönünden… Fakat Yavuz’lardan bu yana büyük çoğunluk vuramamış duygularını dışarıya. Zoraki ‘Sünni Müslüman’ olmuş. Yunuslar, Pir Sultanlar, Kaygusuzlar sözcümüz olmuş, bakar mısınız? Birisi’nin haklılığı sevdiğimiz fıkralardan belli: “AHLAK bozuldu, demiş biri, böyle giderse dünyanın altı üstüne gelecek.” “Olsun, demiş Bektaşi, bakarsın altı üstünden iyidir!” SONRADAN görme biri sırtına giydiği çok değerli bir kürkle kurulup dururmuş. Bektaşi babalarından biri dayanamayarak adama şöyle demiş: “Sırtındaki kürkle kurulup durma…O, onca zamandır içinde taşıdığı sahibini bile hayvanlıktan kurtaramadı.!” “RAKI helal mıdır, haram mı?” diye sormuşlar ve almışlar cevabını: “Ağza göre değişir!..” CAMİDE vaaz veriyormuş bir softa: “Enfiye çekmek günahtır! (Enfiye o günlerin uyuşturucusudur.) Cemaat arasındaki Bektaşi babası bir dikkat etmiş ki konuşanın burnu enfiye ile dolu. Seslenmiş hemen: “Hocam! Burnun, ağzını yalanlıyor!” Taş yerini buldu mu dersiniz? YOKSUL Bektaşi bir aşçı dükkânına girerek sormuş: “Yemeklerden ne var?” saymış aşçı: “Köfte, kebap, envai çorba, baklava, börek, sütlü tatlılar… Ne ararsan var! Siz hangisini istersiniz?” Bektaşi bir para kesesini karıştırmış, bir de kafasını: “Bu kadar çok yemek var da, demiş, benim istediğim peynir ekmek yok! Hadi eyvallah canım!..”(Erdoğan Tokmakçıoğlu, Bektaşi Fıkraları) FIKRALARI günümüz gerçekleriyle yorumlayalım, 700 yıl önce yaşamış Hacı Bektaşi Veli’yi saygı ve rahmetle analım!..