Saraylarda yaşamaya başlayıp görkem ve gösterişe düşünce ipin ucu kaçıyor. Gariban sofrasında tarhana kaşık sallayanlar, bugün bilmem kaç çeşit sofralarda halkın adını bilmediği meyve ve yiyecekler yiyor. Afiyet olsun tabii ama halkın açlık ve yoksullukla boğuştuğu bir ortamda olmaz…

Hele hele çay-simit hesabıyla gelip halkı bir çay-simite bile hasret ücretlere mahkum ederken hiç olmaz. Bir tarafta tasarruf diyeceksiniz, bir tarafta israfın dibine vuracaksınız…

Hem de devletin kaynağıyla, yetimin hakkıyla…

İşte bu ağlanası halimizde bir de aklımızla dalga geçilmiyor mu, sormayın gitsin. Geçtiğimiz gün telefonuma ileti geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yolladığı gönderinin içeriği yine tasarruftu. Hem de ‘lokmadan’ tasarruf. Ya zaten halkın yarısından fazlası açlık sınırında ve altında siz ‘lokmadan’ tasarruf diyorsunuz…

Keşke bu tasarruf diyenler, bakanlık bütçelerini de israfsız kullansalar…

Herkesin altında şoförlü makam otoları, gösterişli makamlar, milyonluk temsil ve ağırlama giderleri…

Aynı şey yerel yönetimler için de geçerli…

Gelişmiş ülkelerde bu kadar koruma ordusu, makam aracı yok. Paraları yok mu? Hem paraları hem teknolojileri var. Hatta o arabaları onlar üretiyor. Ama ‘israf etmiyorlar’…

Devlet itibarı maalesef sarayla olmuyor. Eğitim kalitemizle, teknolojik gelişmemizle, yaşam kalitemizle oluyor…

Türkiye’nin en gelişmiş kentlerinden Antalya’nın turizm ilçesi Kemer’in yaylasında geçtiğimiz gün bir yaşlı çift kulübelerinde yandı…

İmkansızlık, bakımsızlık içinde yandılar…

İnsanın yaşamasının mümkün olmadığı yerleri ev bilip yaşayan milyonlar var bu ülkede…

Orman emeklisi Mehmet Duyan (92) ve eşi Ümmü Gülsüm Duyan (91) Gedelma Yaylası’nda kulübelerinde can verdi…

Bir başkası naylon çadırda yaşıyor. Korkuteli’nde engelli eşiyle yaşıyor. Ali Akın isimli vatandaşımız, bir canlının yaşayamayacağı koşullarda yaşam mücadelesi veriyor…

Evet, birlikte tasarruf etmemiz gerekiyorsa edelim. Mevlütlerde bebeklerimize pırlanta yüzükler takmayalım, küçücük çocuklarımızın altına lüks otomobiller vermeyelim, devletin olanaklarıyla kişisel ihtiyaçlarımızı karşılamayalım, mümkünse makamlarımızı sık sık yenilemeyelim, devletin malını deniz gibi görmeyelim…

Bilmem kaç odalı saraylar, köşkler yapmayalım. Dinimizce de israf haramdır, değil mi?

Komşusu açken, tok yatan bizden değildir…

Unutmayalım bunları…

Geldiğimiz yerleri…

Ekmek sıralarını…

Altı delik pabuçlarımızı…

Ölümlü dünya…

Kul hakkıyla giymeyelim…

Değil mi…