Tüm mesele bu değil mi aslında. Hepimiz kendi kabahatimizi görmeden ahkam kesiyoruz. En tepedekinden en
yanımızdaki makam sahibine herkes sütten çıkmış ak kaşık ama memleket bu halde.
Sanki tüm kabahat halkın, benim, senin…
İktidarı da muhalefeti de konuşurken mangalda kül bırakmıyor. Oysa durum ortada bozulan ahlakın, siyaseti yok ki! Sağda da solda da iktidarda da muhalefette de çürüme olmasa burada olmazdık…
Dün hasbihal ettik telefonda vekilimiz Gürkut Acar ile. O anlattı, ben anlattım içimizi döktük. Sonra bir meslek odası başkanımızla yine telefonda kent suçlarının partisinin olmadığından dert yandık…
Demem o ki sevgili başkanlarım, mikrofonda söylediklerinizi uyguluyor olsanız bugün bu kent suçları olmazdı. O nedenle siz, biz hepimizin suçu…
Tabii en çok da
yönetenlerin…
Peki nerden başlayalım, ne yapalım? Önce kapımızın önünü süpürelim. Evimizi temizleyelim, sonra da hep
birlikte kentimizi, ülkemizi kalkındıralım…
Herkese yetecek koltuk, makam varken girişilen koltuk savaşının memleketin sonunu hazırlamasına vesile olmayalım…
Ekonomideki yangının
seçim sonuçlarını belirleyeceği günlerdeyiz. Bozulan ekonomi pandemi ile göçtü.
İşsizlik çığ gibi…
Artık eve götürülecek ekmek derdinde vatandaş. Tencere kaynamıyor….
Vatandaşın
tenceresini dolduramayanlar ise ‘askıda ekmek’le günü kurtarıyor. İyi güzel de
askıda ekmek değil, ekmek parası gerek…
İş, aş yaratamadıktan sonra bu işler boş…
Gencecik insanlar
canından oluyor, intiharlar arttı…
Kapanan kepenkler ortada…
İstihdam kaybının en
büyük olduğu yerlerden biri Antalya…
Gelin bakanlık işbirliğiyle boş arazileri ekelim, biçelim…
Hem tarıma katkı hem
istihdama. Modern tarımla hep cepler dolsun hem de ihracata yönlendirelim
ürünlerimizi…
Samana kadar ithal ettiğimiz ürünlerimizi ekelim, dikelim…
Boş yatan EXPO gibi
bir alanımızı el birliğiyle ayağa kaldıralım. ARGE merkezi yapalım…
Tarıma, turizme, sağlığa üs olsun…
Hadi el ele verip memleket için, kadın için, genç için kafa yoralım…
Var mısınız?