Mart’tan beri dünyayı esir alan korona virüsten dert yanarak
geçirdiğimiz 6 ayın ardından en zor ve sert sürece girildiğini düşünüyorum. Kışla birlikte hem sağlık hem de ekonomi
anlamında zorlanacağız…
Öncelikle geç de olsa silkelenip kendimize gelelim. Tedbirsizlik,
vurdumduymazlık, kontrolsüz serbestlik sonrası yağmur gibi yağan vakalara
karşı, yaprak gibi dökülen sağlık
neferlerimiz için, sağlığımız için, halk sağlığı için biraz özenli olmak
zorundayız…
Kimse kusura bakmasın saldık çayıra…
Geciken denetimler aralıksız sürmeli…
Sosyal yardımlar ve devlet destekleri en 1,5-2 yıl devam
etmeli…
Şöyle ki bağışıklığı
güç tutmayanın genç ya da yaşlı fark etmez kaybedileceği bir ortamda maalesef
çalışıp karnını doyuramayan vatandaşımız, ayda bir mutfağına et girmeyen
vatandaşımız var…
Pekçok mutfakta tencere kaynamıyor. Dün online yapılan zirvede Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız
Davut Çetin açıklamış…
Aslında malumun ilanı ama önemli. Yaklaşık son 1 yılda yaklaşık 300 bin istihdam kaybı var ve yarısı
Antalya’dan…
Çünkü Antalya ekonominin lokomotifi…
Tarımı, turizmi ile
pekçok sektörü besliyor…
Gelin görün Antalya
öksüz, üvey evlat.:.
Verdiğini almasın tamam ama ayakta kalsın…
Limanıyla, organize sanayiyle, örtüaltı üretimiyle, kesme
çiçeğiyle, pamuğuyla, susamıyla, tropik meyvesiyle kentimizin önemine değer bir
desteğe ihtiyacı var…
Bu destek olursa Antalya ayakta kalır. Antalya ayakta
kalırsa, Türkiye ekonomisi ayakta kalır…
Bu arada adil ve adaletli bir paylaşım için de lütfen geç
kalmayalım…
İntiharlar artıyor…
Kaosa sürüklenmeden toplum, çocuklar öksüz, eşler dul
kalmadan harekete geçilsin…
Buzdolabı boş, tenceresi boş evlere girin…
Kaymakamlıklar, belediyeler…
Lütfen…
Dün Döşemealtı’ndan
gelen habere çok üzüldüm…
2 Çocuk ve bir eş
kaldı geride…
Lütfen geç
kalmayalım…
Maskeli, mesafeli, hijyen dolu bir yaşamı bir süre daha
dikkatle götürürsek kurtulduk…
Yoksa, yoksasını düşünmek istemiyorum…
Sağlıklı günler…