Hayatında bir dükkan işletmemiş, bir ticari faaliyette
bulunmamış, bulunsa da başarılı olamamış kişilere emanet edilen kentlere
üzülmemek el de değil. Gerçi yönetimde iplerin tümüyle onların elinde de
olduğunu düşünmüyorum. Çünkü icraatlar ortada…
Peki nedir satıcı belediyecilik…
Herşeyi yeşil (para)
olarak gören bu zihniyet, tüm kamu kaynaklarını tüccar zihniyetle yönetmeye,
işletmeye çalışır. Hizmetlerden fahiş fiyatlar alıp, kamu mallarını ucuza
yandaşlara pazarlamayı görev edinir. Ve maalesef bu zihniyet en sağdan sola
kadar pek belediyede filizleniyor…
Kamu arsaları haraç
mezat elden çıkarılıyor…
Yap-işlet-devretle
basit yapım ve işletim işleri yandaşlara veriliyor…
Belediye üretmiyor…
Satıyor…
Yıkıyor…
Zamlandırıyor…
Su, ulaşım hizmetleri
fahiş fiyatları görüyor…
Olan esnafa ve vatandaşa oluyor…
Tabii bir de gelecek yöneticilere…
Belediyeler borç
batağında…
Yönetilemiyor…
Büyüğünden ilçesine kadar…
Satışlarla iyi kötü bir devir de biter…
Ya sonrası…
Kocaman bir soru
işareti…
Satacak şey de
kalmayacak yarın…
Tamam iktidarsan işin
kolay…
Hazine arazileri bile önüne serilir…
Ama muhalefetsen varın, yok olur…
İşte önümüzde bir yerel seçim süreci var. Tüm partilerin işi
zor. Tabii başkanların da…
Hiç öyle güllük
gülistanlık tablolar çizmeye kalkmasınlar…
Ya da rutin
hizmetleri ‘büyük belediyecilik öyküsü’ gibi anlatmasınlar…
Ne Dikili’nin Osman Güven’isiniz…
Ne Ovacık’ın Fatih Mehmet Maçoğlu’su…
Vazgeçmesiniz bu yanlış yöneticilikten elinizde
koltuklarınız da kalmayacak…