Nazım Hikmet'in şiiri gibi "Memleketim, memleketim" diye içimde bir seslenişle başlamak isterim bu yazıya...

Dört bir yanı rant uğruna talan altında…

Çok üzgünüm, sözlerime bu şekilde başlamak istemezdim fakat gün geçtikçe azalıyoruz, ölüyoruz…

Her yazımda özellikle dile getirdiğim ve çok hassas olduğum konular arasında yer alan ormansızlaşama üzerine geçtiğimiz günlerde yaşanan toplu ağaç kesimleriyle tekrar üzerinde durmak isterim. Bu son olaylar, doğanın savunmasızlığını ve ağaçların geleceğini endişe verici bir şekilde gözler önüne seriyor. Ormanlarımız, ekosistemin dengesi ve biyoçeşitliliği açısından kritik öneme sahip olduğu gibi, yaşamımızın kalitesini ve iklim değişikliğiyle mücadelemizi de doğrudan etkiler.

İklim değişikliği ve küresel ısınma gibi konuların gündeme daha fazla geldiği şu günlerde hala ağaç kesimlerinden bahsetmek kulağa biraz tuhaf geliyor. Ormanları korumak için devletlerin ve hükümetlerin, ormanları koruyucu politikalar ve yasalar oluşturması, denetim mekanizmaları kurması gerekmektedir. Aynı zamanda, sivil toplum kuruluşları ve bireyler olarak da sesi daha fazla duyulmalı, ormansızlaşmaya karşı mücadele etmeliyiz. Ancak birçok ülke bu değişimle ilgili iklim eylem planları hazırlarken ülkemizde ne yazık ki TOMA ve jandarma eşliğinde ağaç kıyımına devam ediyoruz. Kısa vadeli ekonomik çıkarlar uğruna yapılan bu talan, geleceğimizin ve doğal yaşamın güvencesini tehlikeye atmaktadır.

Şirketler, doğal kaynakları ve ormanları elde ederek, kâr ve büyüme hedeflerine ulaşmak için gözlerini karartmaları, doğanın değerini yok saymakta. Enerji, madencilik, tarım ve inşaat gibi sektörler, yalnızca ekonomik kazançlarını düşünerek, doğanın sunduğu zenginlikleri hoyratça kullanmakta..

Kaybettiğimiz her bir ağaçla birlikte son nefesimizi de veriyoruz…

Her sabah yeni bir doğa katliamı ile uyanıyoruz.

Küresel ısınma, iklim krizi ve doğanın sermaye talanına açılması, dünyadaki tüm canlılar için varoluş mücadelesi haline geldi. İnsan yaşamı da bu kritik dönemeçte hızla bir tercih yapmak zorunda kalıyor: Ya doğanın korunmasını temel alan bir yaşam sürdürecek, ya da yok olup gidecek tarih sahnesinden silineceğiz. İşte durum tam olarak bundan ibaret…

Rantın gölgesindeki ormanlarımızın kaderi, hala elimizde. Geleceğimizin teminatı olan bu doğal güzellikleri korumalı. Doğa, sadece insanlığa ait değil, tüm canlılara aittir. Bu nedenle, ortak geleceğimiz için, ormanlarımıza sahip çıkmak ve onları korumak bir öncelik olmalıdır.

Rant’ın gölgesinde değil, ağaçların gölgesinde oturalım…