
İbrahim Uysal
Ülkesine göre demokrasi
Ellerin gazetelerine, televizyonlarına, halkının
yaşamına ve siyasilerine bakıyorum, bu ülkede bu günlere nasıl gelindi hepimiz
ayakta uyur, cambaza bakarken diye düşünmeden edemiyorum.
Bir zamanları Abdi İpekçi'lerin demokrat, tarafsız,
günlerin sahibinin sesi diye anılan bir gazete bile, Danimarka Başbakanının
haberini şöyle veriyor.
Danimarka'da "Ana muhalefete düşen Liberal Parti
Başkanı Rasmussen’in, görevi Frederiksen’e teslim ettikten sonra, başbakanlık
binasını makam aracı ve korumaları olmadan, sırt çantasıyla yürüyerek terk
etmesi, ülkede günün konusu oldu. Rasmussen, sosyal medyadan paylaştığı bu
fotoğrafına “Bu defalık teşekkürler. Sizlerin başbakanınız olmak hakkına elde
etmek bir ayrıcalıktı” mesajını yazdı.
Gelelim güzel memleketime, ülkeyi 19 yıldır tek başına
yöneten "number one political/bir numaralı siyasi" seçimlerin
konuşulmaya başladığı günlerde, seçimi kaybederse, yerine seçilecekler için
"Memleketi bunlara teslim edemeyiz” diyor.
Yahu bu ülkenin kurucu babaları Atatürk, İnönü, Fevzi
Çakmak, Karabekir vb bile bunu söylememişti.
Hele hele ülkenin kurucu babalarından "MİLLİ
ŞEF" İsmet İnönü, 14 Mayıs 1950 seçimlerini Celâl Bayar ve Adnan
Menderes'in Demokrat Partisi karşı kaybedince şöyle diyordu:
"Milli irade gerçekleşmiştir. Halkın istediği
şekilde iktidar devir edilecektir. bunu herkes içine sindirmelidir".
Neden iktidar, bir başka ülke yurttaşına devir edilmez
ki?
Bu soruyu ilk başta, bu ülkenin sağ kesiminde yer
alan, bir zamanlar kendilerinin mağdur olduklarını söyleyenler kendilerine
sormalıdırlar.
İşgal edilmiş Ülkesinin düşmanlardan kurtulması için,
tarih kitaplarının "1'inci ve 2'inci İNÖNÜ SEVAŞLARI" olarak adından
söz ettiği bir asker, devlet adamı ülke yönetimini, iktidarı büyük bir ağırbaşlılık
ile devir ederken, bir zamanların bir şiir okumaya kurban edilmiş, mağdur
kişisi, başkan olunca ülke yönetimini devir edemeyecekleri söylüyor.
Hiç kimse kusura bakmasın ama bu, muhalefetteki
siyasilerden önce, halka hakarettir. Ne yani, bu günün "müteahhidi"
olanlar, dün "mücahit" olduklarını unuttular mı ne?
Siyasiler kendi aralarında bir iktidar savaşı
veriyorlar, tama bir orta oyunu sergileniyor eyvallah. Hatta kendileri için
seçildikleri günden sonra bambaşka bir hayatları olan siyasilerin, bu konfor ve
konumu kaybetmek istememelerini anlarım.
Aynı sokakta, apartmanda, köyde, şehirde aynı konumda
yaşayan, hatta hısım, akrabaları ile aynı şartları paylaşan, ama siyasi tercihi
o gün için bu iktidardan yana olan sıradan yurttaşların bu
"demokrasi" ve "seçim" kepazeliğine izin vermemesi gerek.
Bu ülkede yaşayan herkes görüyor ve biliyor ki, artık
bu iktidar gidici. Hatta, iktidardakilerin söylemleri bile değişti. Hele hele
Sedat Peker'in açıklamaları ise, iktidarın bir kanadının, diğer bir kanadını nasıl
oyun dışına ittiğini görmemek için saf olmak gerek.
İnsanlar aynı topraklarda bile her devirde farklı
ekonomik, siyasi ve sosyal şartlarda yaşamışlardır.
Feodal dönemde giyim, kuşam ve kullanılan araç ve
gereçler ile 21 yüzyılı yaşadığımız araç ve gereç ile sosyal, ekonomik şartlar
çok farklıdır. Demokrasi, ilk çağlardan bu yana konuşulur, felsefe okullarında
tartışılırken, gerçek yaşam girdiği zaman ise her ülkenin şartlarına göre
olmuştur.
Bir gerçek vardır ki, bu gün 21 yy'da, artık
demokrasi, bütün ülkeler ve insanlar için olmazsa olmaz olmuştur.
Halkın uyutulacağını, "cambaza
bakıtılacağını" biliyorum ama, globalleşiyoruz denilerek uluslararası
sermayenin ülkelerin dağına, taşına, suyuna kadar girdiği günümüzde, halkı
geçtim her türlü teşvik verilerek kapılarda karşılanan uluslararası sermayenin
bu saatten sonra kendisi için bile demokrasi dışı bir seçeneği kalmamıştır.
O yüzden, sorun seçimlerin mevcut iktidar
alternatiflerince kazanılmasına kalmaktadır.
İstanbul yerel seçimleri göstermiştir ki, hesaplı,
kitaplı ve planlı bir seçim süreci, iktidarın her türlü oyunlarına karşın,
kazanılabiliyordur.
Tabi işin içinde "adam kazandı"cılar
olmazsa.
O yüzden, her yönetimin doğal olarak bir entropi
süreci vardır. Bu ne kadar uzatılır ise uzatılsın, bir şekilde kendini
gösterir. Artık mevcut siyasi iktidar, mevcut olanak, ilişki ve koşulları ile
bu sürecin sonuna gelmiştir.
Burada Unutulmaması gereken ise, Başkan Erdoğan ve Ak
Parti kurmaylarının stratejik düşünme ve plan yapma yeteneklerinin oldukça
fazla olduğudur.
O yüzden, halkında, muhalefetinde, iktidarın bu
süreçlerine alternatif süreçler geliştirmesi germektedir.
Yoksa bir kez daha, "atı alanın Üsküdar'ı
geçmesi" hayal bile değildir.
Herkesin başını iki elinin arasına alıp iki, üç hatta
dört kere düşünmesi gerekmez mi?
Ne dersiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.