
İbrahim Akkaya
Torosların çığlığını duyan olmadı
Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şubesi, birkaç ay önce Antalya Kültür Merkezi’nde “Torosların Çığlığını Kim Duyacak ?” başlıklı bir panel düzenlemişti.
Panelde konuşan Türkiye Ormancılar Derneği Genel Başkanı Fevzi Kaleli, maden ocakları ve HES’lerin ormanların talan ettiğini söylemişti.
Bu panelin üzerinden tam 11 ay geçti, kimse Torosların çığlığını duymadı, yetkili; yetkisiz herkes kulaklarını tıkadı, talan daha da hızlandı.
Antalya’yı çevreleyen Toroslar resmen kelleşti.
Gözünü para hırsı bürümüş sözde maden dostları dağları resmen erittiler.
Şurası yadsınamaz bir gerçek ki Antalya bölgesinde ormanlar ve sulak alanların yağması tam bir çevre krizine dönüştü.
Kendilerini ‘En kral çevreci’ diye tanımlayan AKP iktidarı sadece kendinden olmayanlara, muhalefet görevini yerine getirenlere, doğruları söyleyenlere, yanlışlar karşısında uyarı görevi yapanlara değil, doğaya da düşmanca bir tavır sergiliyor.
Antalya başta olmak üzere Türkiye’de inanılmaz bir ormansızlaştırma ve ormanları talan yaşanıyor.
Koltuğuna dosyayı sıkıştıran soluğu Başkent Ankara’da alıyor, iktidara sırtını dayayanlar tahsisi alarak dönüyor.
Yasalardaki boşluklardan da yararlanan yandaş firmalar, maden ocakları ve HES’lerle doğa katliamına başlıyor.
AKP’nin iktidarda olduğu son 12 yılda ‘Ne varsa tüket’ anlayışı her şeyin önüne geçti.
Çok büyük bölümü Antalya bölgesinde bulunan ‘Orman Vasfını Yitirmiş Araziler’ olarak bilinen 2B’lerin satışı da bir başka talan örneği olarak yorumlanıyor uzmanlarca.
AKP hükümeti, sadece sıcak para sağlamak adına bir tek ağacın bir kesilmesinin yasak olduğu Finike’de “ Millet Ormancılığı’ adını verdiği uygulama ile işgalcileri resmen ödüllendirdi.
Gerçek şu ki en önemli varlığımız olan ormanlar bozuk sahipsiz bir düzenle kapanın elinde kalırken, ormanların en vefakar ve cefakar koruyucuları konumundaki orman muhafaza memurluğu da pek çok kamu kurum gibi çökertildi.
Batı Akdeniz Ormancılar Derneği Başkanı Akın Mızraklı, ‘5 saniye sessizlik’ uygulanan ‘Torosların Çığlığını Kim Duyacak ?” panelinde çok çarpıcı bir konuşma yapmıştı.
Mızraklı, şunları söylemişti:
“Bir zamanlar yüzde 76’sı orman olan Anadolu’nun bugün büyük kısmını kaybettik. En önemli nedeni ise maden ocakları ve HES’lerdir. Çaylar ve dereler insan vücudundaki damarlara benzer. Kurutulup içimiz parçalanıyor ama seyrediyoruz. Elbette elektrik, mermere ihtiyaç var. Ancak bunlar için en verimli ormanlık alanlarımızı yok etmenin gereği var mıdır ? Tıpkı doktorların Hipokrat yemini gibi biz de ormanlarımızı koruyacağımıza yemin ettik. Ancak bazı yasalar bizim önümüze geçti. Halkımızın yararına olmayan ormanlarımızı sömüren her türlü uygulamaya karşı halkımızın yanında yer alacağız”
Akın Mızraklı, bu sözlerle orman ve su talanını önlemek için maden ocakları ve HES’lere karşı direnen köyleri işaret ediyor.
Gerçek şu ki köylünün bu destansı direnişine bir avuç çevreci ve üniversite öğrencileri dışında Antalyalılar olarak destek vermedik.
En büyük aymazlık burada başlıyor ve iktidarın işi de bu nedenle kolaylaşıyor.
Susuyoruz, izlemekle yetiniyoruz, rantçılar ancak kapımıza çaldığında feryat ediyoruz, o zaman da iş işten çoktan geçmiş oluyor.
Talanın, katliamın ne kadar kaygı erici boyutlara ulaştığı rakamlarla da ortaya çıkıyor.
10 yıl önce ormanlık alanlarda maden ocaklarına verilen arama izni sayısı 7 bin 500 iken, bugün 50 bini çoktan aşmış durumda..
Geri dönüşü olmayan bir yıkım var..
En önemli zenginliğimiz olan ormanlar gözümüzün önünde teken teker yok oluyor.
Bu kötü gidişe kim nasıl dur diyecek bunun da yanıtını bilen yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.